Ege Bölgesinin en öneli tarım ürünlerinden olan üzümün bilimsel kanadını üniversiteler ve araştırma enstitüleri oluşturmaktadır.
Bu yazı dizimizde üzümün kısa tarihi ile beraber Manisa Bağcılık Araştırma Enstitüsü’nün tarihini,amaçlarını,işlevini Türk tarımına katkılarını ortaya koyacağız.
“1870’de Fransız bağlarını yok eden filoksera hastalığı daha sonra tüm Avrupa ve nihayet Osmanlı İmparatorluğu topraklarındaki bağlara zarar vermiş bu hastalığa karşı sürekli bir mücadele sürdürülmüştü. Fransız üzümcülüğünü kalkındıran Amerikan üzüm asmalarının ithaliyle Osmanlı İmparatorluğu da bu konuda başarıya ulaştı .“
“Batı Anadolu’da bulunan bağlar filoksera tahribine uğradıkları zaman üzüm hâsılatı hayli azalmış ve hatta iç ihtiyaçları giderecek duruma düştüğü zaman da üzüm ihracının durdurulmamasına büyük önem verilmişti. Bundan yaklaşık bir on yıl sonra Alman bağcılık şirketi Müller-Suppa, Almanya’dan asma fidanları getirmiş, bağların büyük bir kısmına bunları dikmişti. Almanya’dan getirilen bu fidanlar hastalıklı çıkmış ve hastalık kısa zamanda yayılarak diğer bütün bağları da sarsmıştı. Bağlara gelen bu hastalık yüzünden 1894 yılında üzüm dikimi son bulmuş ve hastalığın daha fazla yayılmasını önlemek için bağlar sökülmeye başlanmıştı. Bağcılığın tamamen mahvolması, hükümetin acele aldığı bir kararla önlendi. Osmanlı hükümeti bu hastalığın tahrip ettiği her dönüm bağ için on lira tazminat ödeyeceğini ve on yıl süreyle bağcılıktan alınan her türlü verginin kaldırıldığını açıkladı. Bu karar sayesinde bağcılık tekrar canlanabildi.”
“Bu sırada sadece Aydın ilinin de içinde bulunduğu Aydın Vilayeti’nde 1.174.000 kantara yaklaşan üzüm rekoltesi 800.000 kantara kadar düşmüş, 5,5’ten 7,5 kuruşa kadar satılan mallar 60 paraya satılmış ve bu iktisadi felaket bağcıları acınacak bir hale getirerek büyük zora sokmuştu.”
1891 Aydın Vilayeti Salnamesinde bağcılığın Aydın ekonomisi açısından önemi vurgulanırken üzüm yetiştirilebilecek topraklar hakkında da kısa bir bilgi verilmektedir:
“Ziraat ve felâhatın en mühim bir şubesi olan bağcılık Vilayet-i Celilede pek ziyade terakki etmiştir.
Çok rutubetli ve özlü topraklar ve âli el husus otlak ve çayırlık olmağa elverişli arazi bağ yetiştirmeye ma’ud olmadığı halde tebeşirli topraklar bilakis bağların vücud ve ifasetine hizmet eder. İzmir, Çeşme, Urla, Tire, Manisa Kazalarının bağları nefasetiyle bilhassa pek ilerlemiştir…”
“Fransa’da bağların kötü olması devam ediyor, bu yüzden Bordo şarabı yapabilmek için İzmir’e gelen iki Fransız 100 bin kantar yaş üzümü alıp, suyunu sıkıp, içine ispirto katarak Fransa’ya götürüyordu ki, kuru üzüm ihraç etme sıkıntısı yaşayan İzmir’deki tüccarlar için bu durum memnuniyet verici idi. 19. yüzyılın sonlarına ait gazetelerde bazı iklim olaylarından bağların büyük zarar gördüğü yazılmıştı. Bunlar üzümlerin oluşmaya başladığı dönemde yağan dolu veya şiddetli esen boranın bağlara zarar vereceği ve ürün rekoltesinde düşmeye sebep olacağı yönündeydi. Bunlar da gösteriyordu ki bu çevrede bağcılık hala önemli ürünler arasında yer almaktaydı. Aynı dönemde razakı üzümün yetiştirildiği belirtilmektedir ki, zaten 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda bağcılıkta genel bir gelişme olmuştu .”
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.