Takip Et

OSMANLI'DA TARIM VE REAYA

Osmanlı toplumu belirgin bir biçimde iki ayrı sınıftan oluşmaktaydı: Yönetici sınıf ve reaya. Göçebe topluluklarından, köylülerden, zanaatkârlardan ve tüccarlardan oluşan reaya üretim ve ticareti gerçekleştiriyor ve padişaha vergi ödüyordu. Üretimle uğraşmayan egemen sınıf üyeleri, padişahın temsilcileri sıfatıyla, kendileri ve padişah için vergi toplama yetkisini kullanarak devletin ve askeri örgütlenmenin sürekliliğini sağlıyorlardı (164).

Osmanlı sisteminde reaya, özel bir statüsü bulunan ve üretici olan insanları ifade eden bir terimdir. Bu yönüyle yönetici sınıf olan askeri sınıfın zıddında yer almaktadır. Reaya, daha önce belirttiğimiz üzere, irsi olarak toprağa bağlıdır. Bu durum kanunnamelerde şöyle tespit edilmiştir: Raiyyet oğlu raiyyettir. Ayrıca yine kanunnamelerde reayanın farklı statüsü şu ibareyle dile getirilmektedir: Reaya ata binüb kılıç kuşanmak yoktur (165).

Reayanın statüsünü belirleyen en önemli kurumlardan birisi çift kavramıdır. Halk arasında bir çift öküzle ekimi ve nadası yapılabilen; bir çiftçi ailesinin geçinmesine elverecek büyüklükte olan yer olarak tanımlanan, ancak Osmanlı kanunnamelerinde bazı vergilerin matrahı kabul edildiğinden, daha kesin bir biçimde tanımlanan çift, değişmez bir birimdir. Kanunnamelerde çift, toprağın verimliliğine göre değişmek üzere, ala (iyi) yerden 60-80, evsat (orta halli) yerden 80-100 ve edna (kıraç) yerden 100-150 dönüm (eni ve boyu 40'ar adımlık bir yüzölçümü) olarak açık bir şekilde tanımlanmaktadır. Böyle olunca çiftlik daha doğrusu raiyyet çiftliği, çift sürülen ve tarım yapılan yer anlamına gelmektedir (166).

Arazi kullanımına karşılık toprağın verimliliği de dikkate alınarak elde edilen üründen 1/10 ile 1/50 arasında ayni “aşar/öşür” vergisi alınmış ve her yıl 33-36 akçe arasında değişen “çiftçi akçesi” adı altında devlete arazi kiralamadan dolayı vergi ödenmiştir (167).

Osmanlı' da bir çiftlik tasarruf eden ailelerin yanında, toprağını kaybetmiş topraksız aileler veya yeterince toprağı olmayan aileler de bulunmaktadır. Bu nedenle devlet çift-resmi sistemi içinde bunlara farklı bir statü vererek, ayrı ayrı kalemlerde toplamış ve vergi yükünü de temelde, onlar için toprak esasına göre değil, emek kapasitesine göre belirlemiştir. Dolayısıyla raiyyet rüsumu sisteminde vergi yönünden şöyle bir sıralama yapmak mümkündür. İlk sırada çiftler yani çiftliğe sahip köylü aileleri yer alır; ardından bu toprakların yarısı kadar bir araziye sahip nim-çiftler; sonra aile emeği esas alınarak belirlenen çiftler yani bennakler (evli raiyyet); en sonda ise evli olmayan, fakat bir gelir kaynağı üreten bekârlar yer alır. Bu sonuncular, mücerred, kara veya caba adıyla anılan köylülerdir. Aynı sistemde en altta hive adıyla kocasının çiftliğini işletebilen dul kadınlar yer alır. Bu rejim, köylü toplumunu böyle bir şematik vergi sistemi içinde toplamıştır (168). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.