Ülke tarımının gelişmesi veya gerilemesinden ölçütlerden birisi girdi ve satış fiyatı arasındai farklardır.Bu fark tarımda kalan nüfusu belirlerken bu nüfusun yaş ortalamasını da ortaya koymaktadır.Ayrıca sosyal bir olgu olarak tarıma katılım ve tarımdan ayrılma ve başka sektörlerde yer alma ile ilgili olarak iç göç özelliklerini bu fark belirlemektedir.
Çünkü girdi maliyeti ile satış toplamı arasındaki fark üreticinin yıllık gelirine ve geçimine eşit bir rakamdır.
Günümüzün tarımsal girdileri olarak akaryakıt, tohum,fide,fidan,zirai ilaç,gebre,makne,ekipman,yem,veteriner hekim giderleri,veteriner ilaçları vb. daha bir çok girdi kalemini sıralayabiliriz.
Bu girdilerin son aylar ve yıllarda satış değerlerinin çok üzerinde fiyatlanması Türk tarımında tarımsal üretim sürecini baltalamakta ilk paragrafta belirttiğimiz sonuçlara yol açmaktadır.
“Tarımsal üretimdeki artış temel olarak iki temel yapıda meydana gelebilecek değişimle olabilmektedir. Bunlardan ilki üretim alanı ya da hayvan varlığındaki pozitif değişimlerdir. Diğeri ise ülkede birim alana ya da hayvan başına elde edilen verim değerlerinde artıştır. Tarımsal üretimde artış sağlayabilmek için en önemli nokta birim alandan ya da hayvandan elde edilen verimi artırabilmektir (Semerci ve Kızıltuğ, 2017).
Ülkeler de tarımsal üretimde verimi artırabilmek için sulama, tohumluk kullanımı, tarımsal mücadele ve damızlık hayvan verimliliğinin artırılmasına yönelik destekleme politikaları uygulamaktadır (Gürler, 2012).
Türkiye’de tarımsal girdilerin temininde kamu sektörü yanında özel sektör de hizmet vermektedir. Tarımsal üretimde kullanılan en önemli girdiler motorin, kimyevi gübre, tohum, yem, tarımsal kredi ve sulamadır. Verimliliği ve dolayısıyla üretimi artırma amacıyla bu girdilerin kullanımının iyileştirilmesine yönelik destek, yatırım ve müdahalelere tarımsal girdi politikaları denilmektedir. Bu girdilerde arzu edilen miktar, kalite ve şartların temin edilebilmesinin önündeki kısıtları kaldırmak söz konusu politikaların temel amacıdır. Öbür taraftan özellikle kimyasal girdilerin kullanımının optimum düzeyde olması, gittikçe önem kazanan gıda güvenliği açısından ayrı bir önem taşımaktadır (Yavuz ve Dilek, 2019).
Girdi fiyatlarının sosyolojik nihai sonuçları ise;
“ Nüfus artış hızı son yıllarda kırsal alanlarda azalma göstermiş, şehirlerde ( il ve ilçe merkezleri ) ise artmıştır. Nüfus değişimine bağlı olarak kent ve kır yerleşim sayılarında artış olmuştur. 1950 yılında 63 il ve 422 ilçe mevcut iken, 1990 yılında bu sayı 73 il ve 929 ilçeye ulaşmıştır. 1950 yılında bucak ve köy toplamı 34 252 iken, bu sayı 1990 yılında 36 233'e yükselmiştir . 1999 yılı itibariyle Türkiye’nin il sayısı 81'dir.”
“Türkiye’de tarımsal üretimin işgücü¸ talebi yaklaşık bir milyar erkek işgücü¸ birimi gün olarak hesap edilmiştir. Bunun yaklaşık ¸üçte ikisi (670 milyon gün) bitkisel üretim, geri kalanının 352 milyon gün¸ hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklandığı tahmin edilmektedir. İşgücüne en yüksek talebin olduğu ay Ağustos, en düşük talebin olduğu ay Ocak olarak bulunmuştur.”
“Tarımdaki işgücü¸ talebi, cinsiyet ve yaş dağılımına göre erkek işgücü¸ katsayıları kullanılarak insan birimine çevrildiğinde ve bu değerlere çalışılabilinir gün sayısı ile % 10 oranında belirlenmeyen değişimler eklendiğinde toplam 5 503 696 işgücü¸ çıkmaktadır.”
“Bu sonuçları değerlendirdiğimizde tarımsal işgücü¸ talebi; toplam nüfusun %10'u, kırsal alanda yaşayan nüfusun %35'i ve tarımda istihdam edildiği gösterilen nüfusun % 44'¸ ile karşılanabildiği görülmektedir. Yani kırsal kesim ihtiyacının iki katından fazla işgücü¸ barındırmaktadır. Tarım sektöründe gizli işsizlik oranı % 56' ya çıkmıştır.
Kaynak:2.Tarım şurası sonuç raporu
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.