Batı Trakya’ya ayak bastıktan sonra ilk işimiz otele yerleşmek oldu.
Otelimiz Gümülcine şehir merkezinde bizdeki tek yıldızlı oteller düzeyinde “Olimpos” Oteli.Her nedense başta Gümülcine Başkonsololuğu olmak üzere Batı Trakya’daki Türk ve azınlık kurumları bu çeşit organzasyonarda Olimpos gibi otelleri rezerve etmekteler.
1986 yılında ilk defa kontenjan öğretmeni olarak Batı Trakya’da görevlendirildiğimiz zaman da Olimpos otelde yaklaşık bir hafta geçirmiştik.
Otel lobisine ilk girişte Gümülcine’nin 1913 yılında Yunan silahlı kuvvetlerince işgalinin resimleri süslemekteydi.Şimdi bu resimlerin kaldırılmış olduğunu gördük.O zamanlar otelin sahibi ,yarım yamalak Türkçesi ile hoş sohbet güler yüzlü bir Rum olan İstanbuludis idi.Otel görevlisi ,öldüğünü söyledi.
Hem kahvaltı hem de şöyle kısaca Gümülcine’yi turlamak için sokaklara çıktık.
İnsanların yüzlerine bakarak nelerin değiştiğini anlamaya çalışmaktayım. Bu defa daha içe kapanık, daha az enerjik bir toplum intibaı yarattı bende.
Her ne kadar azınlık politikalarının sonucu olsa da kısıtlamalı ve azınlığın özgürlüğünün daha az olduğu yıllarda insanlar daha mutluydu sanki.
Bunda Yunan Devleti’nin azınlık politikaları rol oynamaktadır.
Bu alanda bir eseri olan-her ne kadar düşüncelerimiz hemen hemen her konuda zıt olup,sadece Yunanistan konusunda uyuşsa da-Baskın Oran’ın tespitleri yerinde ve ilgi çekici.
“Yunanistan, azınlıklarla çatışmalı bir geçmişe sahip olmamasına rağmen, azınlıklardan ulusal birlik ve beraberliğine ciddi bir şekilde tehdit algılamaktadır.
Yunanistan genelde azınlıkları ulusal güvenlik çerçevesinde değerlendirmektedir. Bunun nedenleri şu şekilde sıralanabilir:
• Ülkenin önemli sayıdaki azınlıklarının (Arnavutlar, Makedonlar ve Müslüman-Türkler) sınır bölgelerinde yaşaması,
• Söz konusu azınlıkların kendilerini çoğu kez başka bir “ulusal kimlikle” tanımlıyor olarak görülmeleri, • Azınlıkların yerel yönetimden başlayarak, özerklik ve ayrılmaya doğru giden taleplerde bulunabilecekleri ve azınlıkların kendilerini “ulusal” kimlikleri özdeşleştirdikleri devletlerin de bunu destekleyeceğine veya bu azınlıkların söz konusu devletlerin irredantist taleplerinin konusu veya gerekçesi olmasına yönelik kaygılardır.”
Gerçekte ise Batı Trakya Türk azınılığının ayrı bir devlet kurma veya Türkiye ile birleşme gibi bir toplumsal anlamda düşüncesi olmadı.Zaten böyle bir düşünce dünya ve her iki ülke gerçeklerine ters düşmektedir.
Batı Trakya Türk azınılığının tek amacı hür ve insanca yaşama arzusudur.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.