Erdoğan hükümetlerinin tarım alanında en çok eleştirildiği noktalardan birisi genel bütçeden tarıma ayrılan pay olmuştur.
2000–2010 döneminde tarıma ayrılan kaynaklar ve bu kaynakların GSYH içerisindeki payı artış göstermiş, ancak hiçbir zaman % 1 düzeyine çıkmamıştır. Bu desteklerin bütçe içerisindeki payı ise 2008 yılına kadar artmış ancak 2008 küresel krizinin etkisiyle 2009 yılında düşmüştür. Bu payın 2010 yılı itibariyle arttığı gözlenmektedir.
Tarımsal Desteklemelerde Değişim IMF ve DB aracılığıyla Türkiye’de uygulanan tarım politikalarında en çok vurgulanan konu, diğer tüm tarımsal desteklerden vazgeçilerek DGD sistemine geçilmesidir. DGD, DTÖ Uruguay Turu Tarım Anlaşması’nın üretimle bağlantısız olması nedeniyle ticarete zarar vermeyen destekler olarak nitelediği grupta yer almaktadır.
DTÖ’ye göre; girdi ve çıktı destekleri, üretim kararı ve miktarını etkilediği için, dünya genelinde karşılaştırmalı üstünlüklerin gerçekleşmesini engellemektedir. Bunun aksine avantajlı olarak ürünün üretilebilmesi için üretimden bağlantısız desteklerin önemli rol oynadığı belirtilmektedir. IMF ve DB’nin yönlendirmeleriyle, 2000 yılı itibariyle Türkiye’de tarıma yönelik geleneksel destekleme politikaları büyük ölçüde kaldırılmış, bunun yerine DGD uygulamalarına başlanmıştır.
DGD, üretim yapan çiftçiye doğrudan tarımsal üretim yaptığı birim alan üzerinden verilen bir gelir ödeme sistemidir. Bu uygulama ile yoksul üreticiye ulaşamayan desteklerin amacının ve etkinliğinin artırılması, tarım sektörünün rekabet üstünlüğü elde etmesi hedeflenmiştir. DGD17, ilk olarak 2000 yılında Ankara-Polatlı, Antalya-Serik ve Manavgat, Adıyaman-Merkez ve Kâhta ile Trabzon-Akçaabat ve Sürmene ilçelerinde pilot uygulamayla başlamıştır. Pilot uygulamanın ardından 2001 yılında ülke genelinde uygulamaya geçilmesi ve çiftçi kayıt sisteminin oluşturulması amaçlanmıştır. Bu uygulamaya göre tarım arazileri üzerinde fiilen tarımsal üretim kaynaklarını kullanarak bitkisel üretim yapan çiftçilere dekar başına ödeme yapılmıştır. Ödeme yapılacak arazi büyüklüğünün üst sınırı da 200 dekar olarak belirlenmiştir. DGD uygulaması, AB’de verimliliği destekleyen, üretimi planlayan ve bölgesel farklılıkları dikkate alan bir yapıdayken Türkiye’de Çiftçi Kayıt Sistemi'ne kayıtlı olan tarım arazileri üzerinde fiilen tarımsal üretim kaynaklarını kullanarak bitkisel üretim yapan üreticileri kapsamıştır.
Ancak denetimin yetersiz olduğu birçok durumda, üretim yapana değil, arazi sahibine destekleme verilmiştir. Özellikle 200 dekarlık arazileri için kira sözleşmeleri yapan büyük toprak sahipleri, DGD’den daha çok yararlanmışlardır. 2002 yılında çiftçi tanımlamasında 78 yaş üst sınırı getirilmiş ve ödeme yapılacak arazi büyüklüğü 500 dekara çıkarılmıştır. 2005 ve 2006 yılı uygulamalarında arazi büyüklüğü alt sınır bir dekar, üst sınır 500 dekar olarak açıklanmıştır. 2007 yılı için toprak analizi yapılan arazilere dekar başına 1 YTL, organik tarım yapılan arazilere dekar başına 5 YTL ilave DGD ödemesi yapılmasına ilişkin karar alınmıştır.
Dekar başına ödenen DGD zaman içinde düşürülerek 2007 yılında 7 YTL olarak ödenmiştir. 2006 yılına göre oluşan aradaki fark, alan bazlı olmak üzere mazot ve gübre desteği olarak ödenmiştir. 2008 yılından itibaren DGD uygulamasına son verilmiş, yerine alan bazlı desteklerden organik tarım, iyi tarım, toprak analizi, mazot ve gübre desteği, sertifikalı tohum ve fidan desteği, çevre amaçlı tarım alanlarının korunması amacıyla verilen desteklerin arttığı görülmektedir. (*)
(*):Müslüme NARİN ,1980’Lİ YILLARDAN SONRA TARIM POLİTİKALARINDAKİ DEĞİŞİKLİKLER .
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.