Türk çiftçisi için sorunlar bitmez.
Bu sorunların içerisinde en önemlisi olarak girdi fiyatları,ürünlerin değerinde satılmaması –tüccar,komisyoncu ve aracı oyunları-,diğer sektörlerin tarıma yaklaşımları,hükümet ve devlet politikaları,finans sıkıntısı,borçlar,kredi sorunları,tarımda modernleşme ve yeni teknolojilere kavuşma,ihracata uygun üretim tarzı ve ürün çeşit seçimi ve kalitesi,ürün planlaması,desteklemeler ilk sıralarda yer alırken son yıllarda doğal afetler ve bunların içinde de kuraklık ve yağışsızlık-yağışta yaşanan eksiklikler- üretimin sağlığı ve sürekliliği açısından en önemli olgu haine gelmiştir.
Bu yazı dizimizde kuraklığın ve dolayısıyla küresel ısınmasının nedenleri,bilimsel yaklaşımlar ve olası senaryolardan başlamak üzere özellikle tarım ve gıdaya etkileri,Türk tarımı ve ekonomisinde nelerde neden olabileceği üzerinde duracağız.
Öncelikle bu alandaki uluslararası tespitleri ele alalım.
1996 yılında toplanan ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) ile Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) tarafından ortaklaşa yürütülen Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli küresel ısınmanın sadece bugünün sorunu olmadığını ileri sürmektedir.
Bu topantının İkinci Değerlendirme Raporu'nda (IPCC, 1996a), iklim sistemine ilişkin yeni bulgulardan yola çıkılarak, “Bulgu dengesinin, küresel iklim üzerinde belirgin bir insan etkisinin bulunduğunu gösterdiği” ve “İklimin geçen yüzyıl boyunca değiştiği” gerçeğini ortaya koymuştur.
İklim değişikliği kavramını ele alalım: “Ulusal meteoroloji kuruluşlarında, güneşlenme, bulutluluk, hava, deniz yüzeyi ve toprak sıcaklığı, yağmur, kar, dolu, şimşek ve fırtına gibi iklim elemanları ve atmosfer olayları, iklim bilimsel (klimatolojik) amaçlar için düzenli olarak kaydedilir. İklim bilimcilere göre, atmosferdeki değişebilen süreçlere bağlı olan hava, yeryüzünün herhangi bir yerindeki ve herhangi bir andaki atmosferik olayların tümüdür. İnsan etkinliklerinin çok büyük bir bölümü, hava olaylarına bağlıdır ve ondan etkilenir. Bu yüzden, hava olaylarının kısa süreli öngörülerinin yapılması, insan yaşamı için önemli kabul edilmektedir. Bu da, atmosfere (hava küreye) ilişkin bilgilerin oldukça kesin bir doğrulukla bilinmesine bağlıdır.
Tüm atmosfer olayları, süreçleri ve iklim, belirli bir zaman süresi ile tanımlanabilmektedir: Bir rüzgar hamlesi (rüzgar hızındaki ani artışlar) birkaç saniye sürebilir; bir kümülüs bulutu, birkaç saat içinde gelişip yok olabilir; alçak basınçlar (siklonlar) ve onlara bağlı kötü hava koşulları, birkaç günden on güne kadar etkili olabilir; yüksek basınçlara (antisiklonlara) bağlı iyi hava devreleri, haftalar ve kuraklık olayları aylarca sürebilir. Buzulların eriyip geri çekilmesine yol açan sıcaklık değişimleri, onlarca/yüzlerce; buzul ve buzul arası çağlar binlerce yıl sürebilir.
Hava olaylarından yalnız birini tanımlamak ve anlamak için gerekli olan gözlem süresi, bu hava durumunun ya da sürecinin kendine özgü oluşum zamanı kadar olmalıdır. Pencereden dışarıya bir bakış, bize, havanın o anda yağışlı ( ya da güneşli) olup olmadığı hakkında genel bir düşünce verebilir. Buna karşılık, onun nemli (ya da kurak) bir yaz (ya da kış) olup olmadığını söylemez. Bu yüzden iklim, “Yeryüzünün herhangi bir yerinde uzun yıllar boyunca yaşanan ya da gözlenen tüm hava koşullarının ortalama durumu” olarak tanımlanmaktadır. Şüphesiz, iklim tanımı, aşırı olayları, sıklık dağılımlarını, olasılıkları ve değişkenliği de içermek zorundadır. Bu yüzden son yıllarda iklimi tanımlarken, ‘hava olaylarının ya da koşullarının ortalama durumu’ yerine “Hava olaylarının, atmosferik süreçlerin ve iklim elemanlarının değişkenlikleri, uç oluşumları ve ortalama değerleri gibi uzun süreli istatistiklerle karakterize edilen sentezi (bireşimi)” yaklaşımı seçilmektedir.
İklimdeki değişiklikler, buzul ve buzularası çağlar arasında, dünyanın çeşitli bölgelerinde ortalama sıcaklıklarda oluşan büyük değişiklikler şeklinde ortaya çıktığı gibi, yağış değişimlerini de içermektedir. Bugünkü bilgilerimize göre, Yerküre'in çok uzun jeolojik tarihi boyunca iklim sisteminde doğal yollarla birçok değişiklik olmuştur. Jeolojik devirlerdeki iklim değişiklikleri, özellikle buzul hareketleri ve deniz seviyesindeki değişimler yoluyla yalnızca dünya coğrafyasını değiştirmekle kalmamış, ekolojik sistemlerde de kalıcı değişiklikler oluşturmuştur
(*)Kaynak: Türkeş, M. 1997a. ‘Hava ve iklim kavramları üzerine’, TÜBİTAK Bilim ve Teknik Dergisi, 355, 36-37, Ankara.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.