Demiryollarının 1882’de Sarayköy’e ulaşması ve hedeflenen ikinci noktaya varılmış olması önce İngiliz ulusal çıkarlarına hizmet ederken sonra da İzmir’de bulunan incir, üzüm, zeytinyağı, palamut, meyan kökü palamut ihracatçılarına yaramıştır. Demiryolundan ekonomik açıdan en çok yararlanan kesimlerden birisi de Selçuk, Torbalı, Söke, Aydın, Nazilli, Sarayköy’de ikamet eden önce yerli Rumlar, Ermeniler ve Yahudiler olmuştur. Bu kesim, İzmir’deki ihracatçının mal toplayıcısı, komisyoncusu, deyim yerinde ise kantarcısı olmuştur. Demiryolundan en az yararlanan ve hatta en çok zarar eden yukarıda saydığımız ihraç ürünlerini yetiştiren Türk köylüsü olmuştur.
Ancak bu sömürü düzeninin kalıcı ve olumlu bir etkisi olmuştur ki Osmanlı döneminde oluşturulan ihracat altyapısı, bilgi birikimi, Cumhuriyet’e taşınarak üretim ve ihracatın-pek çok aksak yönü bulunsa da-sürdürülmesini sağlamıştır.
Demiryolları, durgun ve ağır ulaşım araçları ile ayakta durmaya çalışan Aydın ekonomisine yüksek oranda bir canlılık getirmiştir.
Daha önceleri develerle dokuz günde Sarayköy’den İzmir’e ulaşan incir, palamut, kuru üzüm bir günde ihracatçının mağazasında yer alabilmekteydi.Tarım ürünlerinin alıcılarının oluşturduğu tröst, ürünlere değerini vermemiş olsa da en düşük fiyatlarla alarak üretici ve köylülerin ellerinde ürün bırakmamaktaydı. Bazı yıllar arz-talep dengesinin üretim aleyhine bozulması fiyatları artırınca pamuk, üzüm, incir alanlarında genişlemeye yol açmış, sulu tarım alanları büyümüştür. Meyan kökü toplama işi artmış, dağlardan ve yamaçlardan toplanan palamut göbekleri, hayvanlarla tren istasyonlarına taşınmakta, buralardaki depolarda istif edildikten sonra İzmir’e sevk edilmeyi beklemekteydi. Bu işlemler sırasında az da olsa cebi para gören üretici ve çiftçiler üretime yönelik çabalarını artırma yoluna gitmiştir.
Aydın-İzmir demiryolunun Temmuz 1882’de Ortakçı’ya ulaşması ile gayri Müslimlerin ve yabancıların dikkati Büyük Menderes Vadisi’ndeki, demiryolu çevresindeki tarım topraklarına çevrilmiştir. Yabancılara toprak satışı konusundaki engeller çeşitli yollarla aşılarak, Türk köylüsü ve çiftçisinin toprakları yabancıların eline geçmeye başlamıştır. Yerli Rum, Ermeni ve Yahudilerin yanı sıra Yunanistan’dan ve Ege Adarı’ndan göç eden veya ettirilen Rumlardan başka İngiliz ve Fransızlar da bu bölgede oldukça fazla tarım toprağının sahibi olmuşlardır.
Kuyucak ve Ortakçı demiryolunun gelmesinden en çok yararlanan beldeler olmuştur.
Kuyucak uzun zamandır kaliteli ve yüksek miktarda pamuk yetiştirmekte idi. Ortakçı istasyonu çevresi ise ham madde çeşitliliği bakımından hem Sarayköy’den hem de Kuyucak’tan çok daha fazla zenginlik arz etmekte idi. Çevrenin en büyük demir cevheri yatağı burada bulunmakta idi. Bunun yanında çok geniş alanlara ulaşmamasına rağmen pamuk üretimi yapılmakta idi. Ortakçı ve çevresi palamut, üzüm, incir, zeytin ve meyan kökü, sebze ve meyve üretim merkezlerinin en önemlilerinden birisiydi.
1882–1952 yılları arasında Buharkent ve Ortakçı için cazibe merkezi tren istasyonu idi.1903 yılına kadar “Ortakçı İstasyonu” olarak adlandırılan bu istasyon, bu tarihten sonra Burhaniye İstasyonu olarak anılmaya başlandı. Yukarıda verdiğimiz tarihler arasında geniş bir bölgenin tarım ürünleri ve madenleri bu istasyon yoluyla İzmir’e taşınmıştır. Bu tarım ürünlerinin en önemlileri pamuk, palamut, meyan kökü, incir ve üzüm idi. Denizli’nin bazı meyveler ve sebzeler açısından ikliminin ve rakımının uygun olmaması ve erken dönemde ürün yetiştirememesi nedeniyle en yakın tarım havzası olarak Buharkent’e ihtiyaç duyması doğaldı. Geç dönem üzüm dışında pek çok meyve çeşidi ve her türlü kışlık ve yazlık sebze ihtiyacı Buharkent’ten karşılanırken,1970’li yıllara kadar tercih edilen taşıma yolu demiryolu ve hareket yeri de Buharkent istasyonu idi.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.