Tarım arazilerinde üretilen tarım ürünlerden alınan vergi anlamına gelmekte olan öşür, Arapçada onda bir anlamı taşımaktadır. Fakat öşr vergisi her zaman 1/10 oranında gerçekleşmemiş, farklı oranlarda uygulanabilmiştir.
Osmanlı’da öşür vergisi, tarımın milli hâsıla içindeki payının çok yüksek olduğu dönemlerde, tarım sektörü üzerindeki en önemli vergidir. Tarım toprakları devletin mülkü olup, toprak yönetiminde reaya denilen köylü ve çiftçi sınıfı devlet arazisinde kiracı konumundadır. Öşür de devlete ödenen tarla kirasının karşılığıdır.
Özel anlamı ile öşür vergisi, halkın ürettiği tarım ürünlerinden özellikle arpa, buğday gibi hububattan alınan vergidir. Bunun yanında değişik vilayet ve kazaların ürettiği pak çok ekili ve dikili üründen öşür vergisi ne tabi kılınmıştır. Temettüat defterlerini incelediğimizde bir bölgede öşr vergisine tabi olan bir ürünün başka bir vilayet ve kazada vergiye tabi olmadığını görebilmekteyiz. Bazen de eyalet, vilayet ve kazalar arasında aynı ürünün farklı oranlarda öşre tabi olduğunu görmekteyiz. Tarım ürünleri dışında kalan bazı ürünlerden zaman zaman baldan da öşür vergisi alınmıştır.
Öşür her türlü tarım ürünlerinden alınırdı. Hububat çeşitlerinden, bostanlarda yetiştirilen ürünlerden, meyve ağaçlarından, bağ ve üzüm mamullerinden, otlaklardan ve diğer ziraî mahsulden öşür alınmış ve tahsili de aynî (ürün olarak), nakdî (para olarak) ve maktû (götürü) olmak üzere üç şekilde uygulanmıştır (82).
Tanzimatın, uyrukları arasında vergi eşitliğini sağladığı kanısıyla toprağın verimlilik derecesine, ürünlerin verimliliği ile ilgili diğer unsurların varlığına bakılmaksızın, aşarın kelime anlamına uygun olarak her yerde onda bir olmasına karar verilmesi; bir yandan vergi adaletsizliğine yol açarken, öte yandan devlet gelirlerinin önemli bir kaynağını zayıflatmıştır.
Temettüat defterlerinde hane reisine, hububat öşrü dışında ürün üzerinden alınan diğer vergiler ise, öşr-i bostan (kavun, karpuz vs.), öşr-i penbe (pamuk), öşr-i bağ (üzüm), öşr-i kovan (bal), öşr-i harir (ipek), öşr-i keten gibi aşar rüsum-u bedel-i a'şâr-ı cehr, bedel-i rüsum-ı meyve, bedeli öşr-ü, adet-i ağnam, öşrü-üzüm, öşrü penbe koza ve duhan, bedel-i öşr-ü hınta, bedel-i öşr-ü şa’ir şeklinde tahakkuk ettirilen vergilerin Osmanlı para birimi (Guruş veya para ) cinsinden dökümleri yapılmaktadır. Ayrıca varsa zuhurat (kaynağı belli olmayan) gelirlere de yer verilmektedir.
Ürün üzerinden alınan vergilerden ayrı olmak üzere hayvancılık ilişkisi olan; yaylak-kışlak, otlak, aded-i ağnam (koyun öşrü) ve ağıl resmi gibi vergiler uygulanmıştır. Ayrıca yalnızca buğday, arpa, yulaf, çavdar ve darı ile bostan ürünlerinden de “salariye” adıyla bir vergi alınmaktaydı.
Öşür, ayni ve nakdi olmak üzere iki şekilde tahsil edilmiştir. Kanuna göre, arpa, buğday, darı, nohut benzeri dayanıklı ürünlerden ve pamuktan ayni olarak alınırken, sebze ve meyve gibi bağ, bahçe ve bostan ürünlerinden nakdi ve maktu olarak alınırdı. Bu yüzden tahrir defterlerinde bağ, bahçe ve bostan ürünlerinden alınan vergiler “ber vech-i maktu” şeklinde kaydedilmiştir (83).
Temettüat defterlerine bu öşürler genel olarak “A‘şâr ve rüsûmât olarak sene-i sâbıkada bir senede vermiş olduğu” başlığı altında ödediği öşürlerin “ (kile) olarak miktarı, “pare” olarak kile fiyatı ve “Guruş” olarak değeri kaydedilmiştir.
Tanzimat ile farklı bölgelerde farklı oranlarda toplanmakta olan öşür, her yerde1/10 olarak belirlenmiştir. Ancak devletin malî bunalımının yoğunlaştığı dönemlerde öşrün oranı yüzde on beşe kadar yükselmiştir (84).
Araziler tarımı yapılan ürüne göre değil tarla, bağ, bostan ve bahçe olarak belirtilmiştir. Tarımı yapılan ürünlerin neler olduğu ise öşür vergisi alınan ürünlerden anlaşılmaktadır. Temettüat Defterlerindeki bilgilere göre Kuyucak Kazasında, buğday (hınta), arpa (şair), bakla, darı, susam, arzan, pamuk (penbe), bahçe, soğan, sebze, palamut, kokoros, nar, incir, zeytin, üzüm ve mısır gibi tarla, bahçe bitkileri ve bostan yetiştirilmektedir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.