1 Kasım 1927 yılında kurulan 4. İnönü hükümeti 1929 Dünya Ekonomik krizi ile karşı karşıya kalmış,bu dönemin zorluklarını göğüslemeye çalışmıştır.
“1929 yılı öncesinde ABD’de üretim ve istihdamda yükselmelerin devam ettiği, ücretler düşmese de fiyatların sabit kaldığı, insanların eskisine göre kendilerini daha zengin hissettiği yıllar olarak tanımlanabilir. Örneğin 1925-1929 arasında imalat sanayi kuruluşlarının sayısı 183.900’den 206.700’e yükselmiş, ürettikleri ürünün değeri 60,8 milyar dolardan, 68 milyar dolara çıkmıştır. 1926 yılında Amerika’da 4.301.000 otomobil üretilmiş, bu sayı 1929 yılında 5.358.000’e ulaşmıştır.(1)
1929 Buhranı tüm sisteme yayılmasını sadece para sistemi sorunları ile ya da borsada meydana gelen gelişmelerle açıklamak yeterli değildir. Örneğin bu yıllarda meydana gelen tarım krizi aşırı üretim sonucu ortaya çıkmıştır ve 1931 yılında en üst seviyesine ulaşmıştır. Buğday üretiminde Birinci Dünya Savaşı sonrasında ABD, ekim sahalarını artırarak dünyada büyük buğday ihracatçısı konumuna gelmiştir. 1928-1929 yılları arasında buğday üretimi önceki dört yılın ortalamasından %17 daha fazla gerçekleşmiş ve fiyatları aşağı doğru çekmiştir. 1929 yılında Sovyetler Birliği’nin 100.000 ton olan ihracatını 1930’da 2.300.000 tona, 1931 yılında ise 5.220.000 tona çıkararak damping yapması uluslararası dengeyi daha da bozmuştur. Sadece buğday için değil diğer tarım ürünlerinde de her ülke ulusalcı bir tutumla kendi tarımsal ürünlerini koruma yolunu seçmiş ve tarım ürünlerinde ortaya çıkan kriz dünyayı sarsmıştır”.(2)
“Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Türkiye ekonomisinde milli gelirin 1923-1929 yılları arasında 1927 yılı hariç diğer yıllarda sürekli olarak arttığı görülmektedir. 1927 yılında dünyada yaşanan ekonomik krizden Türkiye de etkilenmiş ve GSMH büyüme hızı %25 oranında azalmıştır. Bu durum ülke ekonomisinin tarımsal yapısı ve dışa bağımlılığı ile ilişkilidir. Dünya piyasalarında tarımsal ürünlerin fiyatlarında meydana gelen dalgalanmalar Türkiye’yi de etkilemiştir “(3)
“Tarım ve ilkel sanayi yapısının yanı sıra tam liberal olmamakla birlikte karmaşık bir ekonomik düzen belirlenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu 1923 yılından itibaren istikrarsız klasik tarım ekonomisi egemen olmuştur. İlkel teknolojiye bağlı olan tarımın GSMH içindeki payının yüksek olması ekonomik faaliyetleri tarıma bağlı kılmıştır (Kazgan, 2008: 33). Türkiye’de kırsal alandaki nüfus yoğunluğu, mevcut olan tarımsal teknoloji ve tarımın pazara açılma derecesinin bilinmemesi tarımsal 67 potansiyelin değerlendirilememesine neden olmuştur. Bu yıllarda Türkiye’de ekilebilir alanların sadece 1/6’sından ürün alınabilmektedir. Ayrıca tarımsal potansiyel açısından bölgeler arasında farklılıklar mevcuttur” (4)
“1923-1929 döneminin temel özelliği dış ticaret üzerinde bulunan sınırlamalardır. Lozan Anlaşmasına ilaveten imzalanan Ticaret Sözleşmesi gereğince; diğer ülkelerle karşılıklı ekonomi faaliyetleri 5 yıl süreliğine dondurulmuş, ithalat ve ihracat sınırlandırmaları büyük ölçüde kaldırılmış ve bu süre içinde gümrük tarifelerinin değiştirilmemesine karar verilmiştir. Tablo 2.2’de görüldüğü gibi, 1925 yılında ihracat ve ithalatta artış yaşanırken, 1926-1927 yılında düşüş olmuştur. 1928’den 1929’a gelindiğinde ithalat armış, ihracat düşmüştür.”(5)
KAYNAKLAR
(1) Subconturkey.com
(2) Tekeli, İ. ve İlkin, S. (2009). Dünya Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları,s 13-14.
(3) Tekeli, İ. ve İlkin,a.g.e.s 35-36.
(4) Tekeli, İ. ve İlkin,a.g.e.s 36..
(5) Gülten Kazgan, Türkiye Ekonomisinde Krizler (1929-2001), İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008, s.55.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.