AyFm 100.5
  • 11 Eylül 2025, Perşembe

KELİMELERİN DE CANI VAR...

Dil, sürekli değişen canlı bir varlıktır. Bu bağlamda, dilin önemli bir unsuru olan kelimelerin de şeklen ve mealen değişime uğradıkları bir gerçektir...

Toplum kültürü, yaşam biçimi ve iletişim ihtiyaçları dilde değişime sebep olan ana unsurlardır. Dildeki değişimin bir sonucu olarak, zaman içerisinde bazı kelimelerin anlam değişimine uğramaları olağandır...

Kelimelerdeki anlam farklılıklarına aynı dil ailesine mensup toplumlarda rastlanabileceği gibi, bir ülkenin bölge, şehir ve hatta köyleri arasında da söz konusu farklılıklara rastlamak mümkündür...

Kelimelerde meydana gelen anlam değişimleri genişleme, daralma, mecazlaşma ya da tamamen farklılaşma şeklinde olur.

Örnek vermek gerekirse;

"Baş" kelimesi ilk önceleri sadece 'insan başı' manasında kullanılırken, zamanla anlam genişlemesine uğrayarak "lider" manasında da kullanılmaya başlanmıştır.

"Şehit" kelimesi eski Türkçede “şahit” anlamına gelirken, günümüzde sadece “vatan uğruna ölen” kişiyi ifade eder.

"Kalp kırmak” ifadesi gerçek bir kırılmayı değil, duygusal incitmeyi anlatır.

"Ulu” eski Türkçede sadece “büyük” demek iken, bugün “yüce, kutsal” gibi anlamlara gelmektedir...

Ortaokul yıllarımda okulumuza Handan isimli bir bayan öğretmen atandığında herkes çok şaşırmıştı. Çünkü, bugün ülkemizdeki en yaygın ve en sevilen isimlerinden biri olan ve Farsça "güleryüzlü, sevinçli, neşeli" anlamına gelen "Handan" kelimesi, o zamanlar bizim yörede "piç" manasına gelirdi. Hatta birine "handan" demek, hakaret etmek için yeter de artardı...

Göktürk yazıtlarında 'fena, kötü, perişan ve hatta hırsız' anlamlarını içeren 'yabız ya da yavız' sözcüğü, ses değişmesiyle 'yavuz' haline dönüşmüş, bu arada da kötü anlamını yitirerek günümüzde 'iyi, güzel huylu, eli açık, yiğit' anlamlarını yüklenmiştir...

'Bazı kelimelerin farklı bölgelerde farklı manalara geldiğinin güzel bir örneği 'dolma' kelimesidir. Bu kelime genel olarak 'sebzenin içine pirinç ya da başka dolgu malzemeleri konularak yapılan yemek' manasına gelirken, Doğu ve Güneydoğu’da sarmaya da dolma denildiği bilinmektedir...

Öte yandan, bazı kelimeler var ki geçmişte veya başka dillerde olumlu ve masum anlamlara sahipken, zaman içinde ve genellikle de bir dilden başka bir dile aktarımlar sırasında gerçek anlamlarından uzaklaşarak olumsuzluk çağrıştıran kelimelere dönüşmüşlerdir. Dilimizde bu türden kelimelerin pek çok örneği mevcut olup, bunlardan bazıları şöyledir:

'Yaramaz' anlamında kullanılan 'hergele' kelimesinin asıl anlamı 'binmeye veya yük taşımaya alıştırılmamış at veya eşektir...

'Hüzün ve dert' anlamlarında kullandığımız 'efkâr' kelimesi, 'fikir' kelimesinden türetilmiş Arapça kökenli bir kelime olup 'düşünceler, fikirler' demektir...

'Ahmak, aptal, bön, kaba, budala, hödük' manalarında kullanılan 'angut' kelimesi aslında bir kuş türünün adı olup, bu kuş türü eşine son derece sadık olmasıyla bilinmektedir...

Arapça'dan dilimize aktarılan ve 'kendini akıllı ve bilgili sanan, bilgiçlik taslayan kimseler' için kullanılan 'ukala' kelimesi aslında 'akıllılar' demektir...

'Yılışık kimseler' için kullanılan 'yavşak' kelimesi, aslında 'bit yavrusunun' ismidir..

Kadına karşı açlığı olan erkekler için kullanılan 'abaza' sözcüğü, gerçekte Kafkas halklarından birinin adı olup, kelimenin doğru kullanımı 'abazan'dır...

Kötü kadınlar için kullanılan 'kaltak' kelimesi, üzeri deri, halı ve benzeri şeylerle kaplanmamış eyerin tahta bölümünün adıdır...

Dilimizde 'hela' için kullanılan 'tuvalet' kelimesi Fransızca'dan dilimize geçmiş olup, “temizlik” manasına gelir. Bu nedenle 'tuvalet kağıdı' ve 'tuvalet masası' hela ile ilgili değil temizlikle ilgili nesnelerdir...

'Kadınlara hakaret' için kullanılan 'yosma' kelimesi aslında, 'şen-şakrak ve güzel kadınları' tarif etmek için kullanılır...

Lokantalar başta olmak üzere, hizmet sektöründeki bazı işletmelerde servis elemanı olarak çalışanlar ithafen kullanılan 'garson' kelimesi, Fransızca'da 'oğlan veya genç çocuk' manasına gelir...

Bizde genelevleri ifade etmek için kullanılan 'kerhane' kelimesi, Azerbaycan'da 'taş ocağı' manasına gelir...

Arapça’dan dilimize giren ve etimolojik olarak 'öksürme' kelimesi ile ilgili olan 'kahpe' kelimesi, günümüzde 'ahlaksız kadın' anlamında kullanılmaktadır. Zira eskiden bu tür bayanlar gece karanlığında öksürerek yerlerini belli ederlermiş...

Peki, 'her türlü menfaat uğruna kendisini para karşılığı satan' kadınlar için kullanılan 'orospu' kelimesi nereden geliyor diye hiç düşündünüz mü?

Bu kelime Türkçemize anlamını yitirerek girmiş bir kelime olup, Farsça 'ruspi' kelimesinden gelmektedir. Farsça'da 'ru' 'yüz' 'sepid' ise 'ak' anlamına gelir. Kısacası 'orospu' kelimesinin asıl anlamı, "yüzü ak, temiz kadın"dır...

Günümüzde bizde ağır bir hakaret sayılan 'pezevenk' kelimesi, Farsça 'pejavend' kelimesinden dilimize geçmiş bir kelime olup, aslen 'kapı tokmağı ya da sürgü' manasına gelir. Bu bağlamda 'kapıda bekleyen adam' anlamıyla dilimize girmiş olan bu kelimenin günümüzdeki anlamı ise 'para karşılığı müşterilere kadın sağlayan adam'dır...

Denildiğine göre 'pezevenk' kelimesi Azerbaycan'da 'işadamı ve önder' manasına gelirmiş. İşte bu hususla ilgili olarak internette dolaşan komik bir hikaye var:

Birgün Azerbaycan başbakanı Haydar Aliyev ile Süleyman Demirel yan yana gelir. Aliyev Demirel’i övmek için orada bulunanlara ‘Kendileri Türk dünyasının en büyük pezevengidir’ der. Demirel biraz düşünür ve Aliyev'e, ‘Siz de az pezevenk değilsiniz' diyerek karşılık verir...

Bazıları bu hikayenin uydurma olduğunu, Azeri Türkçesindeki pezevenk kelimesinin 'iş adamı ya da önder' manasına gelmediğini ve kelimenin fiziki büyüklüğü ifade eden iri yarı, kocaman ve heybetli anlamlarına geldiğini söylese de, bu durum bazı kelimelerin farklı yerlerde farklı manalarda kullanılabildiği gerçeğini değiştirmez...

Son söz;

Dil, toplumsal değişime bağlı olarak zaman içerisinde evrimleşen canlı bir varlıktır...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.