Takip Et
  • 6 Haziran 2024, Perşembe

SOKAK KÖPEKLERİ

Hiç şüphesiz ki son günlerde ülkemizin en önemli gündem maddelerinden biri, sokak köpekleri...

Tarım ve Orman, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği, İçişleri ile Adalet Bakanlıklarınca taslağı hazırlanan ve yasallaşması için kısa zamanda Meclise gelmesi beklenen düzenlemede, belediyelerin başıboş köpekleri toplayacağı, barınaklarda bakım ve aşılama işlemi yapılacağı, barınaklardaki köpekler için sahiplendirme ilanı verileceği ve 15-30 gün içinde sahiplendirilmeyen köpeklerin uyutulacağı iddia edilmekte. Hazırlık çalışmaları süren taslak metnin kamuoyu tarafından duyulması üzerine pek çok kurum, kuruluş, örgüt ve vatandaşımızdan tepkiler gelmeye başladı.

Hepinizin de tahmin edebileceği gibi hazırlıkları süren söz konusu yasa aleyhine en büyük tepkiyi hayvan hakları savunucusu dernek ve vakıflar göstermekteler.

Düzenlemenin aleyhinde olanlara göre, köpekler (güya) doğal ortamları olan sokaklardan koparılmamalı ve uyutulmamalı. Hemen belirtmeliyim ki "uyutma" kelimesi "öldürme" kelimesinin kibarca söyleniş biçimidir.

Düzenlemenin yanında olanlara göre ise, sokak köpekleri artık insan sağlığını tehlikeye atar hale gelmiş, sokakları güvensiz mekanlara dönüştürmüş ve kuduz riski sebebiyle de ülke imajında önemli ölçüde olumsuz etkiler oluşturmuşlardır.

Bu kavgada kimin haklı kimin haksız olduğunu anlamak için, öncelikle her iki tarafın iddialarında yer alan bazı kilit kavramların açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Mesela köpekler evcil mi, yoksa vahşi hayvanlar mıdır?

Sokaklar köpeklerin doğal yaşam alanları mıdır?

Şimdi gelin bu soruların cevaplarını beraberce arıyalım;

İnsanın çeşitli yeteneklerinden yararlandığı, dostluğunu ve sevgisini bölüştüğü ya da yalnızca göz ve kulak beğenisini okşadığı için evde beslediği evcil hayvanların başında, hiç kuşku yok ki köpek ve kediler gelir.

Soyu tükenmiş bir kurt popülasyonunun evrimleşmesiyle ortaya çıktığı düşünülen köpekler, binlerce yıldır insanların en iyi arkadaşlarından biri ve yardımcısı olma vasfını taşımaktadırlar.

Biz Müslüman Türklerin sokak köpekleriyle kurduğu ilişki çağdışı, geri kalmış, köylülük ya da kırsallıktan kalma bir adet değil, tam tersine kadim şehirli kültürümüzün bir parçasıdır. Tarih kitaplarını birazcık karıştıracak olsak, "başlarına gelen hastalık ve musibetlerden kurtulmak için köpeklere ekmek adayan", "öldüklerinde şu kadar köpeğin ve yahut kedinin haftada şu kadar defa doyurulması için külliyetli miktarda para vakfeden", "yeni doğmuş bir köpek yavrusuna zarar gelmesin diye, taş toplayıp çevresine duvar ören" bir millet çıkar karşımıza.

Ashab-ı Kehf’in yoldaşı olan Kıtmir adlı köpeğe bile saygı duyan, çölde kalmış bir köpeğe ayakkabısıyla kuyudan su taşıyan, kültüründe insan-köpek ilişkisi üzerine onlarca hikmetli söz, kıssa ve nasihat bulunan bir medeniyetin fertlerinin, asla ve asla köpek düşmanı olduğu söylenemez.

Bizim inancımıza göre köpekler, bir taraftan evin içine alınmaması gereken necis hayvanlar, diğer taraftan da aç bırakılmaması gereken can dostlarımızdır. Zamanla bu çelişkinin sonucu ve başka sebeplerle sokağa bırakılan köpeklerden oluşan ve adına "sokak köpekleri" denilen bir popülasyon ortaya çıktı. Bu hayvanları yüzlerce yıldır hiçbir sorun olmadan sokaklarda biz baktık, biz yedirip içirdik, biz büyüttük; ta ki insan ve toplum sağlığını tehdit eder hale geldikleri zamana kadar...

Günümüzde sokaklar köpeklerin neredeyse doğal yaşam alanları haline geldi. Fakat ne yazık ki sokaklarda kontrolsüz bir şekilde yaşayıp üreyen sahipsiz köpekler yüzünden hayatımız ve sağlığımız artık risk altında. 

Türkiye'de son 5 yılda ortaya çıkan kuduz, yaralanma ve ölüm vakalarına ilişkin olumsuz tablo, konunun ciddiyetini gözler önüne sermekte. 

Sahipsiz hayvanların yolaçtığı vakalar, sadece olaya maruz kalanları değil, o bölgede yaşayan insanları da olumsuz etkilemekte. 

Peki, yüzlerce yıldır sokaklarda yaşayan köpeklere ne oldu da böylesine hırçınlaştılar?

Şehirlerin büyüyüp gelişmesi ve nüfusun artmasıyla birlikte köpekler şehrin içinde sıkışıp kaldılar ve eski doğal yaşam alanlarını kaybettiler. Bu da onların yaşam dengesini bozdu, açlık tehlikesi ile karşı karşıya kalmalarına yolaçtı. Sonuç olarak hem kontrolsüz çoğaldılar hem de hırçınlaştılar. İşin özeti, köpekler bizim şehirlerimize girmedi, biz onların yaşadıkları yerlere şehirler kurduk...

Türkiye’de 4 milyon civanında sahipsiz köpek olduğu tahmin ediliyor ve bu sayı her yıl katlanarak artıyor. Buna mukabil olarak da kuduz tehdidi de aynı oranda büyüyor. Türkiye, ne yazık ki kuduz riski açısından Afrika ve Asya ülkeleriyle aynı risk kategorisinde yer almakta. Kısacası, hiçbir gelişmiş ülkede olmayan ve acilen çözülmesi gereken önemli bir başıboş köpek sorunumuz mevcut...

Sorunun çözümü için herkes birşey söylüyor. Hükümet ise ilgili bütün taraflara danışarak sokak köpekleri sorununu mutlaka çözmenin ve sokakları köpeklerden kurtaracak bir yasal altyapı oluşturmanın peşinde. Sokakların köpeklerden kurtarılması hususunda büyük ölçüde  hükümetin yanındayım. Zira gelişmiş ülkelerin hiçbirinin sokaklarında başıboş köpeklere rastlanmadığı günümüzde, bizim de başıboş sokak köpeklerinden artık kurtulmamız gerekmektedir. Ama nasıl? İşte tam da bu noktada görüş farklılıkları ortaya çıkmakta. Hükümetin hazırlamakta olduğu yasa tasarısında, köpeklerin öncelikle belediyelerce kurulacak barınaklarda toplanmaları, kısırlaştırılmaları, sahiplendirilmeleri ve belirli süre içinde sahiplendirilemeyenlerin uyutulmaları öngörülmekte. Hayvan hakları savunucularına göre ise köpekler hiçbir şekilde uyutulmamalıdır. Bu durumda bence onlara düşen, sahiplenme konusunda öncülük etmeleridir...

Sokak köpekleri sorununun çözümü ile ilgili olarak en önemli hususlardan biri sahipli ya da sahipsiz köpeklerin kayıt altına alınması, bir başka deyişle kimliğe kavuşturulmalarıdır. Çip takma ise bu işin en önemli bölümünü oluşturmaktadır. Bu suretle kimlikleri belirlenen köpekler artık kolaylıkla tespit edilebilecek ve sokağa bırakılmaları durumunda da, tıpkı pek çok Avrupa ülkesinde olduğu gibi, sahiplerine ağır para cezaları verilebilecektir.

Anlaşılan o ki sokak köpekleri konusundaki tartışmalar uzun süre devam edecek ve hükümetin işi hiç de kolay olmayacak...

Son söz;

Köpeklerin uyutulması konusunda toptancılık yapılmamalı, bırakınız sokakları, barınaklarda bile tehlikeli hale gelen köpekler için bu usül uygulanmalıdır. İnsan ile hayvan arasındaki tercihimiz daima insan lehine olmalıdır. Zira hiçbir hayvanın hayatı insan hayatından daha değerli olamaz...

Esen Kalın...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.