Sevgili Dostlarım,
Bilindiği üzere ordumuz, PKK uzantısı YPG/PYD'nin mevzilendiği terör yuvalarını temizlemek ve ülkemizin güney sınırında güvenli bir bölge oluşturmak amacıyla 20 Ocak'ta Afrin'e "Zeytin Dalı" operasyonunu başlattı.
Bu operasyon gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında büyük yankı uyandırdı. Sosyal medya üzerinden yayılmaya çalışan münferit bazı çatlak seslere rağmen, vatandaşlarımız bu operasyona karşı son derece kararlı bir duruş sergileyerek, şanlı ordumuza yönelik büyük bir destekte bulunuyorlar.
Mehmetçik, düzenlenen operasyonlarda şimdiye kadar üstün bir başarı göstermiş, terör örgütlerine büyük kayıplar verdirmiş ve yüzlerce terör yuvasını yerle bir etmiştir.
Bu noktada aklımıza öncelikle şu soru geliyor; bu operasyonun adı neden zeytin dalı?
Tufan sonrası, beyaz bir güvercinin Hz. Nuh’un gemisine ağzında zeytin dalı ile dönmesi bir canlılık ifadesi olarak görülmüş ve bu olaydan sonra zeytin, yüzyıllardır barışın simgesi kabul edilmiştir.
Öte yandan, Afrin'in zeytin ve zeytine dayalı ticari mamullerle meşhur bir yerleşim birimi olması, Türk Silahlı Kuvvetlerinin düzenlemiş olduğu bu operasyonun isminin "Zeytin Dalı" olarak belirlenmesinde etkili olmuştur
Peki, günlerden beri haberlerde bahsi geçen Afrin'i ne kadar tanıyor ve biliyoruz?
Hatay ve Kilis illerimizle komşu olan Afrin, Suriye’nin kuzey batısında yer almaktadır. Nüfusun ağırlıklı kısmını Kürtlerin oluşturduğu Afrin’de, çok sayıda Arap ve Türkmen kökenli insan da yaşamaktadır. Kentin nüfusu yedi yüz elli binin üzerindedir. Sembolü zeytin ağacı olan Afrin, önemli bir zeytin üretim merkezidir.
Tarihi Hititlere, M.Ö. 1000’lere kadar uzanan ve önemli tarihsel kalıntıları barındıran Afrin, Kudüs’ün de fethedildiği 637 yılında Müslümanların hâkimiyetine girdi. Osmanlı döneminde Kilis’e bağlı bir kaza olan Afrin, haritaya bakıldığında, Türkiye içlerine bir koç başı gibi uzanan coğrafi bir konuma sahiptir.
Zeytin Dalı operasyonunun gayesi nedir?
Ağırlıklı olarak Kürtlerin yaşadığı Afrin, Suriye ordusunun 2012 yılında buradan çekilmesi ile birlikte PYD'nin denetimi altına girdi. ABD'nin -güya- İŞİD'le mücadelesinde en büyük stratejik ortağı olan PYD/YPG, Türkiye tarafından PKK’nın bir kolu olarak görülmektedir ve bir terör örgütü olarak tanımlanmaktadır. Bulunduğu coğrafi konum sebebiyle de ülkemizin güvenliğine ve birliğine karşı bir tehlike olarak addedilmektedir.
Öte yandan, Türkiye’nin 2016 yılında düzenlediği Fırat Kalkanı Harekatı, sadece sınırın Suriye tarafındaki IŞİD varlığını sonlandırmakla kalmayıp, aynı zamanda iki özerk Kürt bölgesi olan Afrin ve Kobani arasında bir tampon bölge oluşturarak, Kürtlerin Suriye’de Türkiye sınırı boyunca uzanan bir koridor oluşturmasını engellemiştir.
Şayet Afrin bölgesi de teröristlerden temizlenirse, Türkiye’nin güney sınırında yaklaşık onbin kilometre karelik bir alan Türkiye nüfuzunda olacaktır. Fırat Kalkanı Harekatının ardından Afrin’de yapılmakta olan bu harekatla, Doğu Akdeniz’e ulaşmayı hedefleyen PKK kuşağı inşallah tamamen engellenmiş olacaktır.
Bu durumda diyebiliriz ki, "Zeytin Dalı" operasyonu, "Fırat Kalkanı" operasyonundan sonra, PKK'nın Türkiye'nin güney sınırında oluşturmayı planladığı "Kürt Koridoru"na engel olmaya yönelik ikinci bir operasyondur.
Peki, operasyonun gayesi bu kadar açık iken, içerdeki ve dışardaki bazı unsurlar neden bu operasyona karşı?
Öncelikle söylemek lazımdır ki, ne Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, ne de Türk halkının Suriye'deki Arap, Kürt, Türkmen halklarıyla bir sorunu yoktur. Daha önce nispeten değindiğimiz gibi, operasyonun ana gayesi, ABD tarafından güya DEAŞ örgütü ile mücadele için bölgeye yerleştirilen ve ülkemiz için ciddi bir tehdit unsuru olan PYD/YPG terör örgütüne geçit vermemektir.
Bütün bunlara rağmen, bazı gruplar tarafından, yapılan operasyonların sivil Kürt halkına karşı gerçekleştirildiği iddiası ortaya atılmakta, Kürt halkı ve bazı yabancı ülkeler kışkırtılmakta ve operasyonların durdurulması için gösteriler düzenlenmektedir.
İşte tam da bu noktada, bu iddia sahiplerine ve göstericilere şu soruları sormak gerekmektedir;
Eli silahlı sivil halk olur mu?
"Afrin Suriyenindir" deyip oradaki Türk varlığından rahatsız oluyorsunuz da, ABD, Rusya ve İran’dan niye rahatsız olmuyorsunuz?
PKK uzantısı YPG/PYD, Amerikanın verdiği silahların namlularını Türkiye'ye çevirip sınırımıza ABD bayrağı dikerken sesiniz niye çıkmadı?
Afrin Suriyenin ise, sizin orada ilk aşamada özerk bir yapı, sonrasında da devlet kurma çabanız neyi açıklıyor?
ABD, Afrin'deki teröristlere binlerce tır dolusu savaş malzemesi gönderirken siz neredeydiniz?
Bu soruların cevaplarını veremiyeceklerine göre, çatlak seslere çok fazla itibar etmemek lazım. "İt ürür, kervan yürür" deyip yola devam etmek en güzeli ki, devletimiz ve ordumuz da zaten böyle yapıyor.
Bu operasyona bütün kalbimle destek veren biri olarak, operasyon karşıtı olanlara ben de şunu söylemek istiyorum;
Canlı bombaya "Özgürlük Savaşçısı" derseniz,
Etek giyen korkakları "Kahraman" sayarsanız,
Teröristlerden “Demokratik Ordu” kurarsanız,
Türkiye'nin sabrını sınama gafletinde bulunursanız,
Bir gün gelir sabır biter ve Türk Ordusu kurşun, top mermisi ve füzeye "Zeytin Dalı" diyerek tepenize çöküverir. İşte o zaman, PYD lideri Salih Müslim gibi ciyaklamaya başlar ve "Türkiye'yi durdurun, masaya oturalım, hiçbir koşulumuz da yok" diye birilerine yalvarmaya başlarsın.
Bu haftaki yazımızı Yahya Kemal BEYATLI'nın şu dörtlüğü ile bitirelim;
Şu kopan fırtına Türk ordusudur yâ Rabbi.
Senin uğrunda ölen ordu, budur yâ Rabbi.
Tâ ki yükselsin ezanlarla müeyyed nâmın,
Galib et, çünkü bu son ordusudur İslâm'ın.
Muhabbetle kalın dostlarım.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.