Bir ülkenin işgali veya bir toplumun ele geçirilmesi, sadece askeri müdahalelerle sınırlı bir eylem değildir. Bunun yanında, bir toplumun yapısını, değerlerini ve ekonomisini zayıflatmaya yönelik kültürel, manevi ve ekonomik işgaller de mevcuttur...
Kültürel ve manevi işgallerde toplumun kendine ait kimlik duygusu ile bireyler arası bağlar zayıflar, dini ve ahlaki değerler değişir, işgalci kültürlerin baskın özellikleri hakim olmaya başlar. İngilizce’nin küresel bir dil haline gelmesi, yabancı içerikli film, dizi ve programların yaygınlaşması ve eğitim sisteminin yabancılaşması kültürel işgalin bariz örneklerindendir. Ekonomik işgallerde ise bir ülkenin kaynaklarının, pazarlarının veya üretim kapasitesinin yabancı güçler tarafından kontrol altına alınması söz konusu olup, borç tuzakları, ticari ve ekonomik anlaşmalarda hegemonya ve doğal kaynakların kontrolü bu türden işgallere örnek verilebilir...
Askeri işgaller ülkelerin fiziksel sınırlarını tahrip edip değiştirirlerken, kültürel, manevi ve ekonomik işgallerin olumsuz etkileri askeri işgallerden çok daha derin, sinsi ve kalıcıdır...
Şimdi gelelim asıl konuya;
Hepimizce malum olduğu üzere Filistin'de tarihin gördüğü en acımasız ve kanlı askeri işgallerden biri yaşanmakta. Yıllardır sürmekte olan bu işgalde katil İsrail devletinin azgın askerleri tarafından onbinlerce Filistinli sivil öldürüldü, yüzbinlercesi de evlerinden ve yurtlarından sürüldü. İşlenen zulmün ve yapılan işkencenin tarihte hiçbir örneği yok. Gözünü kan bürümüş Siyonist lider Netanyahu freni boşalmış bir kamyon gibi yokuş aşağı inmekte ve kendisini bekleyen kaçınılmaz sona her geçen gün biraz daha yaklaşmakta. Kısacası, 10 Milyonluk İsrail 8 Milyarlık Dünyanın gözlerinin içine baka baka zulüm yapmaya ve kan dökmeye devam etmekte..
Filistin topraklarında bütün bunlar yaşanırken ne yazık ki gözler kör, kulaklar sağır ve vicdanlar simsiyah. Uluslararası toplum İsrail'e karşı yeterli tepkiyi vermekten aciz ve yaşanan insanlık dramına karşı duyarsız...
Siyonistler Filistin topraklarında çoluk çocuk demeden herkesi öldürürken ve Gazze Siyonistlerce yerle bir edilirken Müslümanlar ve uluslararası toplum İsrail'e karşı bol bol kınama mesajı yayınlıyor.
Evet, sadece kınıyorlar ve sabah akşam ağız dolusu beddua ediyorlar...
Ne diyelim, beddualarını Allah kabul etsin...
Peki neden bu kadar aciz ve çaresiziz?
Bizi İsrail'e ve Siyonistlere karşı daha etkin mücadele etmekten alıkoyan asıl şey ne?
Bu soruların cevabı şimdi okuyacağınız şu birkaç hadisede saklı;
İsrail Başbakanı Netanyahu, geçen günlerde kendisini ziyaret eden bir ABD kongre heyetinin de olduğu salonda dikkat çeken bir çıkışta bulunarak, "Elinizde tuttuğunuz telefondan, yediğiniz domatese kadar her şey İsrail'in bir parçası. Kullandığınız ilaçların, yediğiniz birçok gıdanın, çeri domateslerin nerede üretildiğini biliyor musunuz? Burada, İsrail'de üretiliyor; tıpkı birçok başka şey gibi..."
Netanyahu'nun cep telefonlarıyla ilgili tehdidinin bir başka versiyonu ise ABD'nin İsrail büyükelçisi Mike Huckabee'den geldi; "Arabanızın navigasyonunu seviyor musunuz? İsrail'e teşekkür edin. Cep telefonunuzu seviyor musunuz? İsrail'e teşekkür edin. Hap şeklindeki kamerayı yutarak vücudunuzun içine baktırmak mı istiyorsunuz? İsrail'e teşekkür edin..."
Şimdi anladınız mı durumun vehamet ve ciddiyetini?
Üzülerek söylemeliyim ki, Gazze'deki gibi askeri surette olmasa da, bugün dünyanın %70'i Siyonistlerin kültürel ve ekonomik işgali altında. Kullandığımız telefonlar, bilgisayarlar, internet ve sosyal medya uygulamaları, tükettiğimiz hazır gıdalar, giysiler ve aksesuarların çoğu ne yazık ki bu azgın güruhun kontrolünde...
Uluslararası toplumun Filistin'deki pervasız soykırıma sessiz, eylemsiz ve çaresiz kalmasının ve hatta zulme ortak olmasının altında yatan ana sebep, işte bu kahrolası gerçeklikten başka birşey değildir...
Şimdi soruyorum size;
Böylesine güçlü ve bizden fersah fersah üstün bir ekonomik yapıyı nasıl yok etmeyi planlıyoruz?
Sadece kınayarak ve beddua ederek mi?
Düşmanı kendi silahıyla vurmayı hala denemiyecek miyiz?
Filistine yardım için ve Siyonizme dur demek için İsrail'i fiilen işgale gerek yok; kes bütün ilişkileri, boykot et her ürününü, dışla yeryüzündeki her beldeden, etkinlikten ve organizasyondan, yeter de artar bile...
İnanıyorum ki Dünya tarihinin en büyük kırılma noktalarından biri, İsrail'in Filistin topraklarındaki zulmüne karşı insanlığın sessizliği ve Siyonizme karşı savaşan Filistinli'lerin kahramanlıkları olacaktır. Onlar, sergiledikleri mücadele ile bütün insanlığı uyandırmayı ve özgürlük yolunda modern kölelere ilham olmayı çoktan başardılar. Darısı bizim gibi sessiz, suskun ve birbirine düşman Müslümanların başına...
Son sözü milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy söylesin;
Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem,
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.