Merhaba Dostlarım,
24 Haziran seçimleri hızla yaklaşırken bir çok siyasi grup, "kimlik bunalımı başta olmak üzere" büyük sorunlar yaşıyor. Hiç şüphesiz ki mevcut siyasi atmosfer içerisinde en sancılı gruplardan biri ülkücülerdir. Siyasi tarihimiz boyunca münferit olarak zaman zaman başka partilerin çatısı altında faaliyetlerini sürdürmüş olan ülkücüler, esas olarak hep tek bir parti çatısı altında toplanmışlardır. Mecburiyetler karşısında bu parti bazen farklı isimler almış olsa bile, Türkiye'de ülkücülerin tek adresi hep Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) olmuştur. Rahmetli Alpaslan Türkeş'in kurmuş olduğu bu parti, Onun ölümünden sonra da aynı misyonla yoluna devam etmiştir.
Gel gelelim, son zamanlarda sözkonusu parti içerisinde bir takım sıkıntıların olduğu görülüyor. İlk önce, bu partide uzun yıllar aktif görevlerde bulunan Meral Akşener'in,
MHP'nin mevcut genel başkanı Devlet Bahçeli'ye karşı başkaldırısını gördük. Devlet Bahçeli'nin yerine partinin genel başkanı olmak isteyen Akşener, o ya da bu sebeplerle bunu başaramayınca, merkez parti olma iddiasıyla yeni bir parti kurdu. İYİ Parti ismindeki muhafazakar kimlikli bu parti, kısa sürede teşkilatlanmasını ve diğer gerekli şartları tamamlayarak seçimlere katılma hakkını elde etti. Partinin kimliği muhafazakar olsa da, merkez parti olma iddiası sebebiyle olsa gerek, parti içerisinde her türden insanı bulmak mümkün. Sağcısından solcusuna, bütün küskün, kırgın ve nefret dolu insanlar bu parti çatısı altında kendilerine yer buldular. Hatta firari azılı FETÖ'cü Emre Uslu bile alenen İYİ Parti safında yer aldığını deşifre ederek, sosyal medya üzerinden, bu partinin Türkiye'nin son umudu olduğuna dair videolar paylaştı.
MHP'deki asıl sıkıntı ise, Meral Akşener'in yeni bir parti kurmasından sonra ortaya çıktı. Parti içerisindeki bir grup ülkücü, uzun bir süredir Sayın Bahçeli'nin izlediği politika ve tutumlardan rahatsızlık duymaya başlamışlardı. Bu rahatsızlığın asıl sebebi ise, Bahçeli'nin Erdoğan'la yakınlaşması ve sonrasında da Ak Parti ile MHP'nin Cumhur İttifakı'nı kurmalarıydı. Onlara göre, parti tamamen Ak Partinin güdümüne girmiş ve Devlet Bahçeli artık sadece koltuğunu düşünür hale gelmişti.
İşte asıl olarak bu gibi sebeplerle, bir kısım ülkücüler MHP'den koparak Akşener'in İYİ Partisinin çatısı altına girdiler. Onlara göre artık ülkücülerin partisi İYİ Partiydi. Yıllardır iç içe oldukları arkadaşlarını terketmişler, Bahçeli ve MHP'de kalan kardeşlerine ve dostlarına karşı ağır ithamlarda bulunur hale gelmişlerdi. Hatta birbirlerini hainlikle bile suçlamaktan çekinmiyorlardı. Özellikle sosyal medya üzerinden, kardeşler arasındaki acımasızlık ve insafsızlık had safhaya ulaşmıştı.
Oysa ki bütün bunlar olurken, ülkücüler haricindeki bazı gruplar, (özellikle de solcular) yaşanan tiyatroyu seyrediyor ve çaktırmadan bıyık altından gülüyorlardı.
Sevgili Dostlarım,
Malesef, gelinen nokta milliyetçi ve ülkücü camiaya zarardan başka hiçbir şey getirmeyecektir. Yaşanan ihtilafların gelip geçici ve suni olduğunu düşünenlerdenim. Öte yandan, ilke sahibi hiçbir ülkücünün memleket ve milletten daha üstün bir sevdaya sahip olduğuna inanmıyorum. Keşke kol kırılıp yen içerisinde kalsaydı. Ama artık olan oldu. Önemli olanın, bundan sonra bu travmanın nasıl atlatılacağı konusunda sağduyulu davranmak olacağı kanaatindeyim.
Bu noktada sizden, yaşanmış şu hikayeye kulak vermenizi istiyorum:
İmamı Şafi Hazretleri, müzakere yaptıkları bir meselede talebelerinden birisi ile ihtilafa düşünce, talebesi öfkelenir ve dersi terk eder.
Akşam olunca, İmamı Şafii talebesinin evine gider. Öfkeli talebe, hocasının ayağına kadar gelmesine çok şaşırmıştır. Fakat, İmam Şafii’nin talebesine evinde verdiği son ders muhteşemdir. Talebesine şunları söyler:
1- Yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma; bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir.
2- Bizi birleştiren yüzlerce mesele ortada dururken, sadece bir mesele yüzünden dostlarından ayrılma.
3- Hatadan nefret et, ama hataya düşenden nefret etme.
4- Günaha öfkelen, ama günahkara acı, ona merhamet göster.
5- Sözü eleştir, ama sözü söyleyene saygı göster.
6- Görevimiz, hastalığı tedavi etmektir, hastayı yok etmek değil...
Sevgili Okurlarım,
Kırk yıllık partilerine küsüp başka partilere giden ülkücüler, umarım ki kimin değirmenine su taşıdıklarını biliyorlardır. Bu hususta, Horasanlı Ebu Müslim'in şu sözleri ne kadar manidardır;
"Onlar, şerrinden emin oldukları için, dostlarını kendilerinden uzak, (güya) kazanmak için ise düşmanlarını kendilerine yakın tuttular. Yakın tuttukları düşmanları dost olmadı, ancak, uzak tuttukları dostları düşman oldu. Herkes düşman safında toplanınca, yıkılmaları mukadder oldu."
Yine Hz. Ali Efendimiz, "Her şeyin hayırlısı yenisidir; fakat dostun hayırlısı eski olandır.” demişlerdir.
Son olarak diyorum ki;
"Eski dost düşman olmaz, yenisinden vefa gelmez."
Birçok acı ve tatlı günleri birlikte yaşamış olan insanlar arasında ufak tefek dargınlıklar olsa bile, eski dostlar asla birbirlerinin düşmanı olamazlar.
Vatanımız ve milletimiz için son derece büyük öneme haiz önümüzdeki seçimlerde, kendi topuğumuza kurşun sıkmamak için, lütfen biraz daha sağduyu...
Gelmiş geçmiş en etkili siyahi Amerikalılar'dan olan ve 1965 yılında bir suikaste kurban giden Müslüman siyasetçi ve insan hakları savunucusu Malcolm X'in dediği gibi;
"İster mermi kullansın, ister oy pusulası, insan iyi nişan almalı; kuklayı değil, kuklacıyı vurmalı"
Esen kalın sevgili dostlarım..
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.