AyFm 100.5
  • 27 Ağustos 2025, Çarşamba

Tavşanlar ve Kablumbağalar

Malum ahir zaman… Değişen mevsimler ya da başka bir ifadeyle takvimler, hiç lehimize işlemiyor, hep aleyhimize işliyor.

Akrep ve yelkovan, yok oluşumuzu hazırlayan iki hain düşman. Uzun boylusu, kısa boylu olana kuru odunlar topluyor; kısa boylusu ise bunları ateşe atıyor. Ateş yandıkça zaman denilen cellat ilerliyor.

“Hakkını verdim bu hayatın; hem mutluyum hem de hazırım yola çıkmaya” diyen, “Unumu ne güzel eledim, eleğimi de ne güzel astım. Şimdi güzelcene öbür âleme gitmektir kastım” diyen kaç kişi tanıyoruz?

Herkes heybesinde keşkelerle, apansız, gafil yola revan oluyor.

Toplum belleği, hataları minimize edecek, ufalayacak ve belki unufak edip yok edecek denli yeni gelenlere bir şey vermiyor.

Selefler haleflere bir şey öğretemiyor.

Her gelen aynı kasise tekrar giriyor, her gelen aynı çamura tekrar basıyor.

Hep bir “ben onların yapamadığını yaparım” çaylaklığı, müktesebat fukaralığı ve buna mukabil arşa yükselen ego minareleri, özgüven kuleleri…

“Haddini bil” ne güzel duadır, ne güzel ikazdır ki bugün dilimizde kavgaya tutuşmadan söylenen hakaret cümlelerinin arasında zikredilen bir laf olageldi.

Haddimizi bilmeyi öğrenmeyi geçtim, haddimizi bize hatırlatacak hitapları dahi hakaret kabul edecek denli düştüğümüz çukuru yatağımız bellemişiz.

İçtiği içkinin tesiriyle başı ağrıyıp sabah uyanmayan, afyonu çatlamamış ergenin kendisini uyandırmaya çalışan anasına darlanması gibi darlanıyoruz bizi gaflet uykusundan uyandırmak isteyenlere, haddimizi bildirmek isteyenlere…

Oysa ki had bilmek ne güzel şeydir; haddini bilen safını da menzilini de bilir de o minvalde yürür.

Koşanın gafil, yürüyenin ise en azından masum sayılacağı şu günlerde kapitalizm denen heyelanın çarklarına hizmet eden bizlerin en başarılı olduğu durum koşma durumumuz. Hangimiz koşuyorsa, ihmal ettiği bir değeri daha iyi koşmayı temin amaçlı üzerinden attığı için koşuyordur ve onun için başarıyordur.

Başarı, yükleri atıp değerli eşyaları arkamızda bırakmakla mümkün olabiliyor maalesef.

Bu sebepten tavşanlar fıtratına ters olarak şapkadan çıkıyor, kaplumbağalar ise filozof adayı oluyor; sigortasız ve dünyalık biriktirmekten yoksun birer filozof adayı…

Evet, edebiyat gibi felsefe de koşarak yapılacak işler değil. İbadet de aynı şekilde.

Koşmak, bunların hepsini geride bırakmayı, çöpe atmayı salık veriyor bize.

Şapkadan çıkabilmek uğruna girdiğimiz hallere, işgüzar ve kifayetsiz muhteris olan bir kısım tavşanların sırtına komiklik olsun diye etiket yapıştırdığı kaplumbağalar gülüyor esasen.

Rezil olmamaları sistem tarafından teminat altına alınmış tavşanlar, bu teminatın şımarıklığıyla kaplumbağaların kuyruğuna daha nice tenekeler bağlamaya heveslidir, kim bilir…

Kaplumbağalar, tavşanların yolda düşürdüğü eşyaları sorabilecekleri yalnız ve mahsun gezegen sakinleri… Yolunu şaşıran denizcileri kıyıya ulaştıracak deniz fenerleri halbuki.

Hayret!

Kaplumbağalara alkış, tavşanlara hayret.

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.