AyFm 100.5
  • 26 Haziran 2025, Perşembe

DURUŞU OLANIN DÜŞMANI OLUR...

"Bir duruşu olmalı insanın; bir bakışı, bir anlayışı, bir aşkı, bir davası olmalı" diyor Cahit Zarifoğlu. Bu sözde geçen duruş elbetteki fiziksel bir duruşu değil, bir yaşam tarzını, dünya görüşünü ve ahlaki bir tutumu ifade eder...

Duruşu olan insan, rüzgara göre yön değiştirmeyen, gücün karşısında eğilip bükülmeyen, dürüst, ilkeli, samimi, mert ve onurlu insandır...

Elbetteki milletlerin de bir duruşu vardır. Bir milletin kendi kimliğine, değerlerine ve ideallerine sahip çıkması, kendi iradesiyle hareket etmesi, çıkarlarını gözetmesi, tarihsel, kültürel ve toplumsal mirasına sahip çıkması, o milletin bir duruşunun olduğunu gösterir.

Ne yazık ki duruşu olanın düşmanı da çok olur...

Öte yandan, düşmanı olmak kusurlu olmak değildir. Tam tersine, belki de hiç düşmanı olmamak başlı başına bir kusur alametidir...

Düşmanı olmamak bir erdem ya da fazilet sayılsaydı, başta Peygamberimiz olmak üzere hiçbir peygamberin düşmanı olmazdı. Oysa ki dünya tarihindeki hiçbir kimse ya da millet peygamberlerin düşmanlarından daha azılı düşmanlara sahip olmamıştır. Bu hususta Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:

“Böylece Biz, her Peygambere insan ve cin şeytanlarını düşman kıldık.” (En’âm-112)

“(Rasûlüm!) İşte Biz böylece her peygamber için günahkârlardan düşman(lar) kılarız.” (Furkan-31)

Unutulmasınki asıl maharet hiç düşmanı olmamak değil, hata ve yanlışlarımızdan dolayı düşman edinmemek, düşmanlarımıza karşı uyanık ve tedbirli olmak, söz, hal ve tavırlarımızla onların dostluklarını kazanmaktır...

Biliyor musunuz, insan bazen düşmanına bile şükreder. Zira düşmanlarımız, içimizdeki cevherin çıkmasına sebep olan en değerli müttefiklerimizdir. Düşünün, karanlık olmasaydı yıldızların ne değeri olurdu? Hz. Adem'i Adem yapan bizzat şeytanın kendisi değil midir?

Öte yandan, gazilik, şehitlik ve yiğitlik gibi ünvanların düşmanlar sayesinde elde edilen payeler oldukları da unutulmamalıdır...

Sakın ola ki bütün bu anlattıklarımdan 'düşmanlarınızdan kendinizi korumayın' gibi bir anlam çıkarılmasın. Zira düşmanı uzakta tutmak ve onlara karşı uyanık olmak önemli bir beka meselesidir...

Şimdi gelelim en kritik soruya;

Sizce en tehlikeli düşman kimdir?

Bu sorunun cevabı Hz. Ali'ye atfedilen şu sözde saklıdır;

"Düşmanların en büyüğü düşmanlığını gizleyendir..."

Bu söze göre bizim en büyük ve en tehlikeli düşmanlarımız, dıştan bize benzeyip aslında bizden olmayan, gizli gizli aleyhimize çalışan, bize zarar vermek için her fırsatı kullananlardır...

Adına ister münafık deyin ister ajan, kendilerine duyduğumuz güven nedeniyle bizi savunmasız hale getiren gizli düşmanların tehlikesi, bilinen ve görünen düşmanlardan çok daha fazladır...

Milletimiz gizli düşmanların en bariz örneğine daha henüz yakın geçmişimizde şahit oldu. Kendilerini dindarlık, yardımseverlik, hoşgörü ve sair maskelerle gizleyen FETÖ üyeleri ve sempatizanları ülkemizi Siyonistlere ve diğer düşmanlara karşı defalarca peşkeş çekip, buldukları ilk fırsatta da Devleti ele geçirmeye kalkmadılar mı? Sıçanlar gibi Dünyanın dört bir yanına kaçışan bu hainler, doğup büyüdükleri ve ekmeğini yedikleri Türkiye aleyhine hala ajanlık yapmıyorlar mı?

Münafıkların ve ajanların sızdıkları toplum ve ülkeler için ne denli tehlikeli olduklarını İsrail-İran savaşında da gördük. İsrail’in İran’a yönelik saldırılarında İran ordusunun üst düzey komutanlarının ve pek çok bilim adamının nokta atışlarıyla etkisiz hale getirilmesi, İran'ın en kılcal damarlarına kadar sızmış İsrail ajanları sayesinde olmuştur. Söz konusu saldırıların uzunca bir süredir planlanmış ve zamanı beklenmiş saldırılar olduğu da aşikardır...

İran’da yaşananlar bizim için ders niteliğinde olup, düşmanlarımıza karşı hiçbir zaman rehavete kapılmamamız gerektiği hususunda bariz bir uyarıdır. Özellikle istihbarat konularında çok daha dikkatli olunması gerektiği, bu husustaki küçücük bir ihmalin bile ne büyük felaketlere yol açabileceği artık iyice anlaşılmıştır...

Bütün bu anlatılanlardan sonra, bize bizdenmiş gibi görünenlere, içimizdeki İrlandalılara, Doğan görünümlü Şahinlere, kısacası her türlü münafık ve ajana karşı eskisinden daha da uyanık olmamız gerektiği apaçıktır. Bu bağlamda iç cepheyi sağlam tutmak da son derece önemlidir. Zira iç cephe bizim bağışıklık sistemimizdir. Eğer bu sistem güçlü olursa, hiçbir virüsün bünyemizde hayat şansı bulamayacağı da bilinmelidir...

Belirtmek istediğim son husus ise, ister soğuk olsun ister sıcak, savaş denilen illetin dişe diş kana kan bir mücadele olduğudur. O halde düşmanı öncelikle kendi silahı ile vurmak gerekmektedir. Onlar ajan kullanıyorsa biz daha iyisini kullanmalı, onlar silah sanayilerini güçlendiriyorlarsa biz daha da güçlüsünü kurmalı, onlar demir kubbe örüyorlarsa biz çelik kubbeler örmeliyiz...

Son söz ünlü Rus yazar ve gazeteci Grigory Petrov'dan gelsin:

Tanrım! Beni dostlarımdan koru, düşmanlarımla kendim baş ederim...

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.