AyFm 100.5
  • 27 Kasım 2025, Perşembe

DELİ DEDİĞİN BELKİ DE VELİDİR...

Her toplumda akıllarından zoru olduğu için ölçüsüz ve kuralsız davranan bazı insanlar bulunur ki böyle kimselere "deli" denir. Akıl sağlığı açısından sorunlu olduklarından sözleri neredeyse hiç kale alınmasa da, deliler çoğu zaman hiç kimsenin söyleyemediği doğruları söylerler ve gizli gerçekleri açığa vururlar...

Hemen hemen her beldenin en az bir delisi vardır ki, aşırı saldırgan ve tehlikeli olmamak şartıyla bütün deliler çevrelerinde sevilir ve kollanırlar. Bunlardan bazıları dilencilik yapsalar da halk tarafından bütün ihtiyaçları karşılanır ve karınları doyurulur.

Öte yandan her delinin kendine ait bir sınırı vardır ve hiçbir deli bir diğerinin sınırını ihlal etmez. Çocukluğumdan hatırladığım "Deli Şevket" lakaplı bir adam vardı ki kapı ve penceresi olmayan evinin bulunduğu mahalden çok uzaklaşmaz, en fazla beşyüz metrelik bir mesafe içerisinde kendince gider gelirdi. Deli deliyken sınırlarını ve duracağı yeri biliyor da biz akıllıların haddimizi bilmemesi ne büyük talihsizlik değil mi..

Sakın ola ki dış görünüş ve davranışları yüzünden hiç kimseyi "deli" deyip küçümseme ve ahlarını alma; zira senin deli zannettiğin belki de deli değil velî ya da sana yardım için gelen Hızır’dır. Kısacası, asla görünenle hüküm verme.

Ne demiş Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri; Harabat ehlini hor görme Zakir/Defineye malik viraneler var..

Unutmamamız gereken bir başka husus ise delilerin bir bakıma toplumun sigortaları olduklarıdır. Bu nedenle delileri Allah'ın emanetleri olarak görüp korumak ve gözetmek lazımdır. Kim bilir belki de müstehak olduğumuz pek çok musibet, onlara yaptığımız iyilik ve güzellikler sayesinde engelleniyordur...

Peki, akıl ve ruh sağlığı yerinde olmayan kimseler sadece deliler midir?

Tabi ki hayır. Bir de deliler gibi akıllarından zoru olan ve ruh sağlıkları yerinde olmayan insanlar var ki bunlara "meczup" denilir.

"Meczup" özellikle tasavvuf geleneğinde kullanılan bir kavram olup “deli” kelimesinden farklı bir anlama sahiptir. Bu bağlamda “Meczup”, Allah aşkıyla kendinden geçmiş, dünyevî işlerle ilgisi azalmış, hâli ve davranışları normal insanlardan farklı görünen kişilere verilen addır. Böylesi kişilerin zihin dünyası ilahî aşka yöneldiği için toplum içinde anlaşılmaz ve garip davranabilirler. Onların bu halleri tasavvuf literatüründe bir akıl hastalığı değil manevî bir hâl olarak görülür...

Derler ki deli ile velî arasında ince bir çizgi vardır. Deli ile meczup arasındaki farkı en güzel şekilde özetleyen söz şudur:

"Akıl adamı terk ederse deli, adam aklı terk ederse meczup olur..."

Tasavvufi kültürde “Mecnun kılıklı ama gönlü arif” diye ifade edilen bir betimleme var ki, bu söz en çok da meczuplara yakışır. Öyle ya, dışarıdan bakınca perişan, dağınık, sıradan ya da deli gibi görünen biri, aslında iç âlemi nurla dolu, anlayışı derin, kalbi hakikati bilen bir arif olabilir. Hakikat çoğu zaman bize garip görünenlerin içindedir, dış görünüş ise aldatıcıdır...

Atalarımız azgın ve zararsız delileri ve meczupları şefkat nazarıyla hoş tutmuşlar, onların hal ve sözlerinden anlamlar çıkarmaya çalışmışlardır. Hatta bir sözleri yüzünden vezirlerinin kellelerini alan padişahlar, kendilerine pek çok pervasız söz sarfeden deli ve meczuplara en küçük bir zarar dahi vermemişlerdir...

Padişah ve deli kelimelerini ne zaman bir arada duysam, aklıma hep Harun Reşid ve Behlül Dana gelir.

Behlül Dânâ asıl adı Ebû Vüheyb bin Ömer Sayrafî olan ve Abbasi halifesi Harun Reşit zamanında yaşamış sufi bir derviştir. Deli görünümlü veli olan bu zatın lakabı olan Behlül Dâna bir isim tamamlaması olup, "behlül" kelimesi Farsça'da meczup, deli, çok gülen, çok gülücü, soytarı anlamında, "Dânâ" ise gene Farsça'da ''çok bilen, bilgin'' demektir. Bu bağlamda Behlül Dânâ "bilgin meczup'' ya da ''akıllı deli'' manasına gelir. Meczup görüntüsüyle hikmetli sözler söyleyen bu zat, aynı zamanda halkın da çok sevdiği bir bilgindir...

Her fırsatta kendisine acı acı laflar etmesine karşın Harun Reşid Behlül Dana'yı çok sever, sözlerine katlanır ve "Diken, gülün habercisidir" deyip yanından uzaklaştırmazmış.

Halife Harun Reşid ile Behlül Dana arasında geçen pek çok ibretlik hadise vardır ki bütün insanlığa ders niteliğindedir. İşte onlardan birkaçı:

Behlül Dâna bir gün bakmış Harun Reşit’in koltuğu boş, hemen gidip oturmuş. Tabi ki bunu gören koruma, güvenlik vs Behlül'ü yaka paça tahttan indirip bir güzel de dövmüşler. Behlül çekilmiş bir kenara ağlıyor ve “Ah Harun! Ah Harun!” diye feryat figan ederken Harun Reşid çıkıp gelir ve Behlül'ü ağlar vaziyette görünce de görevlilere sorar:

– Niye ağlıyor bu?

– Dövdük.

– Niye dövdünüz?

– Koltuğunuza oturdu ondan dövdük...

Harun bu defa Behlül’e döner:

– Yahu, benim yerime oturmuşsun. Anladık bana saygın yok tamam da burası makam. Makama destursuz girilip koltuğa oturulmaz, böyle yaparsan elbette dayağı yersin, haketmişsin. Bir de beni niye karıştırıp "Harun, Harun" diye ağlıyorsun?

Behlül Dâna da diyor ki:

– İki tokada ağlayacak adam mıyım ben? Bir dakika oturdum bir sürü dayak yedim, sen ise neredeyse bütün ömrünü orada geçiriyorsun, ben ona ağlıyorum.

...

Behlül Dana bir gün Halife'nin yanına üstü başı perişan halde çıkınca halife sorar:

- Behlül bu ne haldir? Nereden geliyorsun böyle?

- Sormayın hünkarım, cehennemden geliyorum.

- Eee, ne var ne yok cehennemde, sıcak mı bari?

- Yok sultanım, ben hiç ateş falan görmedim Cehennemde. Oradikelere sordum, "Burada hiç ateş yok mudur" diye.

- Ne dediler?

- Burada ateş olmaz, herkes kendi ateşini dünyadan getirir.

...

Bir Ramazan günü Harun Reşit, Behlül Dana'ya "Git camide ikindiyi kıldır, sonra tüm cemaati topla iftara getir" der. Behlül gider ve namazdan sonra iftar vakti 5-10 kişi ile geri gelir. Halife bu duruma şaşırır ve "Ben sana bütün cemaati getir dedim, sen bir avuç insanla gelmişsin, niye" diye sorar. Behlül Dana da "Namazı kıldırdım, sonra caminin kapısına dikilip çıkanlara namazda okuduğum sureyi sordum, bir tek bunlar bildi, ben de gerçek cemaat bunlardır deyip onları sana getirdim" diye cevap verir...

Son söz:

Âkil ağlar geçen eyyâmı için,

Deli bayram geliyor der sevinir...

(Akıllı olanlar geçen gün için ağlarken, deli bayram geliyor diye sevinir)

Malum, deliye hergün bayram...

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.