Sanat, bir toplumun bilgi birikiminin, kültürel
hafızasının, inanç değerlerinin somut hale gelmesidir. Türk kültürünün en önemli öğelerinden biri de hiç şüphesiz el sanatlarıdır...
El sanatları içinde biri var ki 'patenti Türkler'e aittir' denilse yalan söylenmiş olmaz; bu sanat dalı halı dokumacılığıdır. Halı Türklerin yaşantısında ekonomik, sosyal ve kültürel olarak önemli bir yer tutar...
Yazımda yalnızca 'halı' ifadesini kullanacak olsam da, halıdan kastımın hem halı hem de kilim olduğunun bilinmesini isterim. Zira kilim, ince dokunmuş halıdan başka birşey değildir...
"Evinizin en önemli eşyası nedir" diye sorulsa, aklınıza bir sürü cevap gelebilir. Bunlar arasında koltuk takımları, perdeler, vitrinler, televizyon, çamaşır makinası ve daha pek çok eşya eminim ki en ön sıralarda yer alır. Oysaki anlam ve önemini büyük ölçüde kaybetmiş olsa da, bir evin ve en önemli eşyası halıdır. Zira bizim kültürümüzde halı salt bir eşya değil, bir eşyadan çok daha fazlasıdır...
Geleneksel halılar, dokundukları yere ve zamana ait kültürlerin izlerini taşıyan somut hafızalardır. Zira renkleri, dokuma teknikleri ve kullanılan motifler, dokundukları bölgenin tarihini, inancını, geleneğini ve yaşam tarzını yansıtır...
Dokuyan kişinin duygusunu, yaratıcılığını ve estetik anlayışını yansıttıklarından, el dokuması halılar, görsel anlatım aracı olan sanat eserleridir...
Halı, dokuyan ailenin hafızasını nesilden nesile aktaran sessiz bir tanık ve değerli bir mirastır...
Üzerindeki motifler ve dokuma biçimleri dokunduğu yer ve dokuyanlar hakkında bilgiler verdiğinden, her halı aynı zamanda bir kimlik ve aidiyet sembolüdür...
İnsanoğlunun doğaya karşı ve doğayı kendine uydurma mücadelesinin ilk ürünlerinden olan halının tarihi, neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir.
Tarihin değişik dönemlerinde yeryüzünün çeşitli bölgelerinde halı dokumacılığı yapılsa da, halıcılık Türklerin bulup geliştirdiği bir sanat dalıdır. Dünya'da bilinen ilk halıların Orta Asya'daki Türkler tarafından dokunduğu tarihi bir gerçektir. Bugün Rusya’nın Hermitage Müzesi’nde sergilenen Pazırık Halısı, Türklerin binlerce yıl öncesine uzanan halı kültürünü ve estetik anlayışını belgeleyen tarihi bir kanıttır. M.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen bu halı, Altay Dağları’nda Pazırık Kurganı'nda keşfedilmiş olup, geleneksel motifli halılar arasında bilinen en eski örnektir...
Halı, Türklerde Orta Asya'dan beri süre gelen hayvancılığın ve hayvanlardan elde edilen yünün ısınma ihtiyacına binaen değerlendirilmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Türklerin ev olarak benimsedikleri çadırlarında kendilerini ısıtmak için dokudukları halılar, zamanla ev sıcaklığı anlayışını temsil eden nesnelere dönüşmüşler ve hatta ait oldukları evin refah seviyesinin de göstergesi haline gelmişlerdir...
Keçi kılından dokunan ve ilk dönemlerde göçebe çadırlarını soğuktan korumak için kullanılan halılar, gelişen teknolojiye bağlı olarak çadırları odalara bölmek, üzerinde ibadet etmek, gıda malzemelerini saklamak için üretilir hale gelmişlerdir. Gün geçtikçe daha da estetik bir boyut kazanan bu muhteşem eserler, günümüz evlerinin en güzel ve en değerli aksesuarlarıdırlar...
Şimdi de günümüz halılarının değişik açılardan türlerine bakalım:
Dokuma şekline göre halılar el dokuması, makine dokuması ve baskı dokuma gibi çeşitlere ayrılırlar.
Şekillerine göre ise halılar genel olarak dikdörtgen, yuvarlak veya oval olarak üretilseler de, günümüzde her alana uygun özel kesim halıları hemen hemen her mağazada rahatlıkla bulmak mümkündür.
Evinizindeki eşyaların tarzına göre ise halılar bambu halı, dokuma taban halı, vintage halı, tavşan model post halı olmak üzere birçok türe ayrılır...
Yazımın başlarında özellikle el dokuması halıların görsel anlatım aracı olan sanat eserleri olduklarını söylemiştim. Gerçekten de her halının bir hikayesi vardır; tıpkı resim tablolarında olduğu gibi. Anadolu kadını duygularını renk ve desenlerle yansıtırken, dokuduğu halıya adeta kimliğini nakşeder gibidir.
Geleneksel motifli el dokuması halılarda kullanılan ve
halıya görselliğin yanında anlam ve ruh kazandıran belli başlı motifler ve anlamları şöyledir:
Koçboynuzu: Erkekliği, gücü ve korumayı temsil eder.
Elibelinde: Kadın figürüdür. Bereketi, anneliği ve üretkenliği simgeler.
Hayat Ağacı: Doğumdan ölüme kadar yaşamın akışını ve sonsuzluğu ifade eder.
Akrep ve yılan motifleri: Kötülüklerden korunmayı temsil eder.
Su Yolu: Temizlik, saflık ve ruhsal arınmayı anlatır.
Nazarlık: Kıskançlık, kötü enerji gibi unsurlardan korunmak için dokunur...
Eskiden Anadolu'nun bazı yörelerinde çeyizin en önemli parçası halı imiş. Bu nedenle, bir kadın hamile kaldığını öğrendiği andan itibaren çocuğunun halısını dokumağa başlar, dokuduğu halıda da çocuğuna, berekete ve nazara ait desenler işlermiş.
Bunun dışında, kadınlar kendileri ve kocaları için de birer halı dokur, bu halılar öldüklerinde tabutlarının üzerine serilir ve daha sonra da camiye hediye edilirmiş...
Yine eskiden bir kızın gelin olabilmesi için kendine ait bir halı dokuması şartmış. Halısını bitiremeyen kızların evlenmelerine izin verilmezmiş...
Bir süre önce bir halı firmasınının internet sayfasında şöyle bir yazıya rastlamıştım:
Otağ kurulurken önce halının serildiği günlerden, eve uygun halı aradığımız günlere geldik; halbuki ev halının etrafında kurulur...
Bana göre bu ifadenin oldukça anlamlı ve kültürel bir derinliği mevcut. Gerçekten de eskiden evlerin düzeni halının konumuna ve şekline göre şekillenirmiş. Bir başka deyişle, halı evin merkezinde bir zemin örtüsü olmanın yanında sıcaklık, misafirperverlik ve estetik anlamına da gelirdi.
Bu söz kültürel bir dönüşüme de işaret etmektedir. Gerçekten de eskiden sadeliğin, paylaşımın ve birlikte vakit geçirmenin merkezinde halı varken, ne yazık ki bugün evler televizyonun, ekranların ya da mobilyaların etrafında kuruluyor. Bir başka deyişle, ne yazık ki geçmişin toplumsallık duygusunun yerini, bugün teknoloji ve bireysellik almış vaziyette...
Son söz;
Her halı, geçmişin izlerini taşıyan sırlı bir mektuptur...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.