AyFm 100.5
  • 25 Aralık 2025, Perşembe

YA TUZ DA KOKMUŞSA...

Toplumsal kurallar insanların ahlaklı ve suçsuz bireyler olmalarını sağlamaktan ziyade ahlaksızlık yapmalarını ve suç işlemelerini engellemek için konulur. Zira insan kusursuz olmayıp, ahlak ve karakter zaafiyetleri olan bir canlıdır...

Tamamen ahlaklı bireylerden oluşan bir toplum inşa etmek mümkün olmadığına göre, daha müreffeh, huzurlu, düzenli ve temiz bir toplum için bireylerin zafiyetlerini sergileyebilecekleri alanlar bırakmayan kurallara ihtiyaç vardır. Hayvanlar aleminde güçlü olan zayıfı ezebilir, kurnaz olan saf olanı kandırabilir, kalabalık olan azınlığın tepesine binebilirken, akıl sahibi insanların oluşturduğu toplumlarda bunlara izin vermeyen kurallar bulunur...

Adı ister yasa ister başka birşey olsun, kurallar bir şehrin surları gibidir. Surlar sayesinde şehri her türlü dış tehlikeden korurken, içeride de kaçışı olmayan bir tuzak veya çıkışı olmayan bir labirent inşa etmiş olursunuz. İşte bu noktada çok dikkatli olmak lazımdır. Zira surların içindekiler birlikte yaşamayı kolaylaştırıp anlamlı kılacak bir hukuk sistemi inşa edemezlerse, içlerindeki kötü insanlar dışarıdaki düşmanlardan daha tehlikeli hale gelir ve o şehir dürüst insanlar için adeta bir zindan olur...

Yasalar yetersiz olduğunda ve üstüne üstlük eşit, adil ve hakkaniyetle uygulanmadığında, kural tanımayanlar medeni insanları cezalandırmaya başlar, haklılar madur haksızlar ise ihya olur...

Toplumda kuralsızlık kural olmaya, kuralların delinmesi sıradanlaşmaya, suçluların yaptıkları yanlarına kar kalmaya ve hatta saygınlıkları artmaya başladığında güvenli bir toplumdan bahsetmek artık mümkün değildir...

Ne yazık ki günümüzde çoğu insan suçun ve suçlunun yol açtığı zarar kendilerine dokunmadığı ya da suçlunun kazandıklarından pay aldıkları için susmaktalar ve ahlaki çürümenin hızlanmasına katkıda bulunmaktalar. Unutmamak gerekir ki bir toplumda suçun alenileşmesi ve suçtan nemalanmanın sıradanlaşması ahlaki bozulmanın zirve noktasıdır...

En kötüsü de nedir biliyor musunuz?

Kural koyanların ve bunların adil ve dürüst bir şekilde uygulanmasından bizzat sorumlu olanların da kuralları ihlal etmeye veya kuralsızlığı hoş görmeye başlamalarıdır...

Eğer bir toplumda yasa yapıcıların, hakimlerin ve yöneticilerin bizzat kendileri haktan, hukuktan ve adaletten uzaklaşmaya başlamışlarsa, bütün kurallar mükemmel olsa dahi o toplumda hukuk ve adaletten bahsetmek mümkün değildir. Zira her kural hakkıyla uygulanmaya muhtaçtır. Eğer tuz kokarsa artık ne yapsan nafiledir. Bu nedenle, mükemmel kurallardan daha çok işini hakkıyla yapan insanlara muhtacız...

Üniversitedeyken bir hocamızın söylediği "Reel normu deler geçer" sözü hiç aklımdan çıkmaz. Bu söz kısaca şunu söylüyordu;

Siz istediğiniz kadar kurallar koyun ve yasalar çıkarın, ben realiteye ve uygulamaya bakarım. Hayatın gerçekleri kitapta yazandan çok daha farklı olabilir, önemli olan icraattır. Bu nedenle iyi bir yasa kötü uygulayıcıların elinde anlamsız hale gelebilir ya da her türlü yasal güvence ve ilkelerle donatılmış bir kurum da yanlış, beceriksiz ve kötü niyetli yöneticiler elinde oyuncağa dönüşebilir...

Yazımın sonunda belirtmek istediğim bir husus daha var ki, o da insanların sözlerinin tıpkı yasalar gibi norm, davranışlarının ise reel olduğudur. Sözler kişinin ne düşündüğünü, değerlerini, ideallerini ve niyetlerini yansıtırken, davranışlar kişinin gerçekte nasıl biri olduğunu, baskı ve menfaat karşısındaki tavrını ve asıl önceliklerini ifade eder.

Sıkça dinden imandan bahsedenlerin ve ağızlarından maşallah-inşallahı düşürmeyenlerin dinle alakalarının olmadıklarını, vatan millet diyenlerin gerçekte hain olduklarını, helalden ve dürüstlükten dem vuranların aslında hırsız olduklarını, adil olduklarını iddia edenlerin aslında azılı birer zalim olduklarını, makamlar emanettir diyenlerin utanmadan emanete hıyanet ettiklerini, ak diyenlerin gök, gök diyenlerin ak olduklarını gördük. Üç tarafımız denizlerle dört tarafımız münafıklarla doluymuş da ne yazık ki biz farkedememişiz. İşte bu nedenle bir kez daha diyoruz ki "Ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz"...

Son söz Yaşar Kemal'den gelsin;

"Bindiler de çektiler gittiler o iyi insanlar o dünya güzeli atlara. O yiğitler, o her birisi kaplan örneği şahinler, o ceren gibi atlara bindiler de başlarını aldılar gittiler, bir daha hiç gelmeyecekler. Hiç, hiç, hiç!

Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık..."

Esen Kalın... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.