İnsan unsurunu bir kenara bırakacak olursak, bir bölgenin karakteristiğini belirleyen başlıca unsurların iklim, bitki örtüsü ve yüzey şekilleri olduğunu söyleyebilirim. Bu açıdan bakıldığında, ülkemizin en dağlık, en fazla yağış alan ve en yeşil bölgesinin Karadeniz Bölgesi olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz...
Yıllar sonra bir vesile ile gene Ankara'dan Ordu'ya doğru yola çıktığımda Havza girişindeki küçük tünelleri geçer geçmez kendimi Karadeniz'in o muhteşem doğası içinde buluverdim. Daha ilk saatlerde gördüklerim, sonraki günlerde göreceklerimin adeta birer ipucu gibiydi. İç Anadolu'nun çorak ve kurak toprakları gerilerde kalmış, buna karşın Karadeniz'in eşsiz doğası yol boyunca önümde uzanmaktaydı...
Güney ve Batı bölgelerimizin sıcaklardan kavrulduğu bir dönemde Karadeniz'in şirin kenti Ordu'da olmayı başlı başına bir nimet saydım...
"Fındığın Başkenti" diye bilinen Ordu'ya tam da fındık toplama sezonunda gelmiştim. Bu nedenle de yol güzergahı boyunca mevsimlik işçilere ait pek çok çadıra ve kurutulmak için yol kenarlarına serilmiş fındık harmanlarına şahit oldum...
Anlatılanlara göre Ağustos ayı Ordu'nun en sakin olduğu ay imiş. Zira bu ayda insanlar fındık hasadı için köylerine göç eder, şehir merkezi bir süreliğine turistlere bırakılırmış. Hatta Ordu'lu olup devlet dairelerinde ya da özel işyerlerinde çalışanlar için Ağustos ayı yıllık izin kullanma ayı demekmiş...
Tarihi dokusu, denizi, dereleri, ormanları ve yaylalarıyla ülkemizin en güzel şehirlerinden biri olan ve bir günde dört mevsimin yaşandığı Ordu'da renklerin bütün tonlarını bir arada bulmak mümkün. Doğa sporlarının her çeşidinin yapılabildiği bu şehirde, hiçbir güvenlik kaygısı yaşamadan kamp kurabilir, piknik yapabilir, güneşin doğuşunu ve batışını seyredebilir, yüzebilir ve eşsiz yaylalarında güvenle dolaşabilirsiniz...
Bağlı olduğu Trabzon vilayetinden Osmanlı'nın son döneminde ayrılan Ordu, 4 Nisan 1920 tarihinde il statüsüne kavuşmuştur. Buna karşın, şehrin tarihinin MÖ 7. yüzyıla kadar dayandığı bilinmektedir. Tarih boyunca pek çok kültüre ve millete ev sahipliği yapan Ordu’nun isminin nereden geldiği konusunda pek çok rivayet bulunmakla birlikte, bunlardan en yaygını Giresun’un fethi sırasında Eskipazar bölgesinde 12 bin kişinin toplandığı ve bu nedenle de bölgeye “Ordu” ismi verildiğidir...
Anadolu'daki pek çok şehir ile kıyaslandığında, Ordu şehir merkezinde gezip görülecek çok fazla tarihi yer bulunmamaktadır. Buna rağmen, şimdilerde kültür merkezi olarak kullanılan ve kentsel sit alanı içerisinde yer alan Taşbaşı Kültür Merkezi (Eski Cezaevi-Kilise), 19. yüzyıl sivil mimarisinin güzel bir örneğini teşkil eden ve zengin bir taş işçiliğine sahip Paşaoğlu Konağı ve Etnografya Müzesi, ülkemizdeki en yüksek sütunlu çadırvan olarak bilinen Osman Paşa Şadırvanı, Sultan Abdülaziz zamanında ahşap olarak yaptırılan ve 1890 yılında Kadı Zade Hasan Efendi tarafından kesme ve moloz taş ile yeniden inşaa ettirilen Aziziye (Yalı) Camii, görülmesi gereken tarihi yerlerin başlıcalarıdır...
Adeta şehrin sembolü haline gelen ve Ordu'ya her gelenin mutlaka çıktığı 450 rakımlı Boztepe'den şehri ve Karadeniz'in muhteşem güzelliğini seyretmek doyumsuz bir zevktir. Şehre 6 km uzaklıkta bulunan tepeye asfalt yolla ulaşmak mümkün olsa da, benim tavsiyem şehir merkezinden kalkan teleferiği kullanarak hem yolculuk yapmanız hem de güzel manzaranın tadını çıkarmanızdır...
Hatırlatmakta fayda var, Boztepe'de ülkemizin ilk ve tek dağ kızağı tesisi mevcut olup, adrenalin sevenlere bu heyecanlı aktiviteyi mutlaka tavsiye ediyorum...
Ordu'ya gelince mutlaka yapılması gerekenlerden biri, Perşembe ilçe sınırlarında bulunan Yason Burnu Yarımadası'nda güneşin batışını seyretmektir. Üzerinde 1869 tarihinde yapılmış bir kilisenin de bulunduğu yarımada, ülkemizde güneşin batışının en güzel seyredilebileceği nadir yerlerdendir...
Yason'a giderken görmeden geçilmemesi gereken yerlerden biri, üzerinde martı ve karabatakların yaşadığı bir kuş cenneti olan Hoynat Adası'dır. Bunun yanında, yüzmeyi sevenler için aynı bölgedeki Çaka Plajı da şiddetle tavsiye olunur...
Öte yandan, Ordu tarihi hakkında daha fazla bilgi sahibi olmak isteyenler için Ünye, Bolaman ve Gölköy Kaleleri mutlaka gidip görülmesi gereken yerler arasındadır...
Pek çok Karadeniz şehrinde olduğu gibi Ordu denilince akla ilk gelen şey, yemyeşil ormanlar ve serin yaylalardır. Buz gibi soğuk suların aktığı derelere ve daha pek çok doğal güzelliklere sahip Çambaşı ve Perşembe Yaylaları Ordu'nun doğal yaşamını keşfetmek isteyenler için harika birer seçenektir. Yaz aylarında sıcaktan bunalanlar için adeta birer kaçış noktası olan bu yaylalarda geçirilen zamanın tadına doyum olmuyor...
Öte yandan, Gölköy ilçe merkezine 17 km mesafede bulunan Ulugöl Tabiat Parkı, Ordu'da mutlaka görülmesi gereken yerlerden biridir. Çevresi ormanlarla kaplı bir krater gölü olan Ulugöl, özellikle kamp yapmayı sevenler için ideal bir yer...
Ordu mutfağı Karadeniz mutfağının karakteristik özelliklerini taşımakta. Balık başta olmak üzere mısır ekmeği, kuymak, hamsiköy sütlacı gibi lezzetler mutlaka denenmesi gereken lezzetler arasında yer alıyor...
Keşfedilmeyi bekleyen daha bir sürü doğal güzelliğe sahip Ordu ile ilgili aklımda kalan en önemli şey ise, güleryüzlü, yardımsever, çevre bilincine sahip, kültürlü ve saygılı insanların yaşadığı bir şehir olduğudur...
Esen Kalın...
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.