Takip Et
  • 12 Nisan 2018, Perşembe

TUTARSIZLIKTA İSTİKRAR...

Değerli Okurlarım,

 

Bir toplumun tarihsel süreç içinde ürettiği ve kuşaktan kuşağa aktardığı her türlü maddi ve manevi özelliklerin bütününe kültür denir.

 

Toplumların yaşayış ve düşünüş tarzı olarak ta tanımlanabilecek olan kültür, bir toplumun kimliğini oluşturur ve onu diğer toplumlardan farklı kılar.

 

Bu bağlamda biz de, kendimize mahsus ve bizi diğer milletlerden ayıran, çok zengin kültürel değerlere sahibiz.

 

Bu değerlerden biri, milletin devlete, devletin de millete saygı göstermesidir. Demokratik toplumlarda, devlet millet içindir. Devlet teşkilatı, belli usullerle göreve gelmiş insanlar eliyle idare edilir. Milletine ihanet etmedikleri ve görevlerini kötüye kullanmadıkları müddetçe, devlet yöneticilerine  saygı, devlete saygı demektir.

 

Hal böyleyken, son zamanlarda, Anayasanın 104 üncü maddesi hükmü gereğince devletin başı sayılan Cumhurbaşkanımız'a yönelik olarak, kültürümüzle bağdaşmayan, hatta ahlak dışı bazı söylemlerin sarfedildiği görülmektedir. Oysa ki, söylenen her söz, Cumhurbaşkanına söylenmiş gibi gözükse de, O'nun temsil ettiği makama zarar vermekte ve milleti rencide etmektedir.

 

İşin garip tarafı, bu ağır sözler sadece Cumhurbaşkanımıza söylenmemekte, Onunla bir şekilde beraber olan ya da O'na hürmet gösteren kişileri de hedef almaktadır. Cumhurbaşkanımıza duyulan kinin eseri olduğu tahmin edilen bu söylemler, toplumu parçalamakta ve kitleler arasına nefret tohumları ekmektedir.

 

Bu söylemlere ilişkin iki örneği son birkaç hafta içerisinde gördük;

 

Bunlardan birincisi, 19 Mart tarihinde, Cumhurbaşkanlığı Külliyesindeki mesleğe yeni başlayan hakim ve savcıların kura çekim töreni sonrasında oldu. Bilindiği üzere o programda Cumhurbaşkanımız salona girdiğinde, genç hakim ve savcılar ayağa kalkmışlar ve Cumhurbaşkanımızı alkışlamışlardı.

 

Bu hadise üzerine, öncülüğünü ana muhalefet liderinin yaptığı bazı çevrelerce bir eleştiri ve hakaret furyası başlatıldı.

 

Bu tavra neden bu kadar tepki gösterildiğine bir türlü aklım almıyor. Kültürümüz ve devlet terbiyesi ile son derece uyumlu olan bu tavır, tepki gösterilmekten ziyade alkışlanacak bir tavırdır.

 

Çünkü;

 

Yasama, yürütme ve yargı devleti oluşturan üç temel güçtür. Anayasaya göre Devletin başı da, Cumhurbaşkanıdır. Bu nedenle, devleti oluşturan unsurların devletin başına saygı göstermesi kadar doğal birşey olamaz. Eğer bu program Cumhurbaşkanımızın başkanı olduğu partinin genel merkezinde gerçekleştirilmiş olsaydı, eleştirilere sonsuz hak verilirdi. Gel gelelim, programın yapıldığı yer Devletin başının hizmet mahalli olan Cumhurbaşkanlığı hizmet yerleşkesidir. Bu nedenle de Cumhurbaşkanının Devletin başı sıfatıyla düzenlediği kura çekme programına gelen hakim ve savcıların, Cumhurbaşkanı salona girdiğinde ayağa kalkması kadar doğal birşey olamaz. Devlete  saygısı olan herkes zaten böyle davranmak zorundadır.

 

Bu durumun o hakim ve savcıların tarafsızlığına halel getireceğini iddia etmek ise abesle iştigaldir. Çünkü yargı, Türk Milleti adına vazife yaparken Devletin yanında olmakla zaten taraftır. Bundan başka tarafgirlikler de,  yasalarımızda suç olarak tanımlanmıştır.

 

Konuyla ilgili ikinci hadise ise, gene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın beraberlerindeki sanatçı ve sporcularla Hatay'daki sınır karakoluna yaptıkları asker ziyareti sonrasında yaşandı.

 

Hatırlanacağı üzere, Mehmetçik'e moral vermek için düzenlenen ziyaret, bazı çevrelerde büyük bir rahatsızlığa neden olmuş, anamuhalefet partisinin lideri ağza alınmayacak sözler söylemiş ve ziyarete giden sanatçı ve sporcuları "reziller" diye hakaret etmişti.

 

Bu tavıra insanın aklı havsalası almıyor doğrusu.

 

Askerlik ve savaş moral işidir. Moralsiz hiçbir savaş kazanılamaz. Sanırım bir ordu için de en büyük moral ise, uğruna savaştığı ülkenin en büyük yöneticisini ve komutanlarını yanlarında görmektir. Onların desteklerini yanlarında hissetmektir. Bunun nesi eleştirilir anlamak mümkün değil.

 

"Efendim ben Cumhurbaşkanını değil sanatçıları eleştirdim" deniliyorsa, o zaman adama şunu sormazlar mı; daha önce, Cumhurbaşkanı olmadan askerlerimizi ziyaret eden bir sürü sanatçı vardı, onları neden eleştirmediniz? Onlar da askerlerle beraber şarkı-türkü söylemişlerdi, o zaman da mı yanlış yapmışlardı?

 

İnanılır gibi değil sevgili okurlarım. Daha da ilginç ve tutarsız olan şey de şu;

 

Aynı kişi, askere destek ziyaretiyle ilgili fikir değiştirerek, Hatay'a gitmek için hazırlıklara başladı.

 

Önümüzdeki hafta Hatay'a gidecek ve sınır karakolundaki askerlerle de bir araya gelecek.

 

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

 

Bu tavır, milletin aklıyla alay etmek değildir de nedir?

 

Bu millet bu tür tavırlardan bıktı artık. Millete ve vatana hizmet yolunda el ele vermek gerekmez mi? Bu uğurda çaba sarfedene destek olunması gerekmez mi?

 

Millet ve memleket için taş üstüne taş koyan, kim olursa olsun baş tacı edilmelidir.

 

Aksi taktirde adama, “Gölge etme başka ihsan istemem” derler...

 

Esen kalın sevgili okurlarım... 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.