Tarımsal desteklemelerde ilk amaç halkın karnının doyurulmasıdır. Devlet öncelikle bunun için vardır. İkinci olarak da tarımsal üretimin ekonomik ve sosyal kalkınmada bir rol almasını sağlamaktır.
Cumhuriyet’in ilanından 1990’lı yıllara kadar uygulanan destekleme politikalarının zaruret ve mecburiyetten dolayı koruyucu, destekleyici ve müdahaleci nitelikte olduğu görülmektedir.
Koruyucudur çünkü çiftçi korunmazsa üretim olmayacaktır.
Destekleyicidir, çünkü tarım ürünlerini çiftçi üretmesine rağmen fiyatını tüccar belirlemekte ve belirlediği fiyat da maliyetin altında gerçekleşmektedir.
Müdahalecidir. Çünkü tüccara bırakılan fiyat maliyeti karşılamıyor ve sürdürülebilir bir tarım üretiminin varlığından söz etmek için devletin taban fiyat belirleyerek tarıma destek çıkması şart olmuştur.
1970 ve 80’li yıllarda devlet tarafından büyüme, üretim ve müdahale kurumu olarak oluşturulan KİT (Kamu İktisadi Teşebbüsleri) desteklemeler açısından önemli görevler ifa etmişlerdir.
Ancak politikacıların mali ve siyasi arzularının oyuncağı olan bu kuruluşlar yanlış yönetim, israfçı tutum, çağın ekonomik gerçekleri dışında yapılanma ve aşırı istihdam dolayısıyla yönetilemez hale gelmiş, devlet bütçesinin başına dert olmaya başlamışlardır.
Ancak bunları ıslah etmek yerine, son defa bazı borçlarını ödeyerek kendi başlarına bırakmak gibi bir yol tercih edilmiştir.
2000’li yılların başında dış baskıların da etkisiyle piyasa düzenlemede etkili olan KİT ve bazı büyük üretici kooperatifleri (TARİŞ, ÇUKOBİRLİK, FİSKOBİRLİK, ANT BİRLİK, TRAKYABİRLİK vb.) yapılan devlet müdahalesiyle kaderlerine terk edilince “piyasa dengeleyici” rollerini de kaybetmişlerdir.
Artık piyasa düzenleme işi devlet ve KİT’lerden alınarak başka sektörlere ve tüccara devredilmiştir. Sonuçta da tarım kesimi hızla gerilemiş, milli ekonomiden aldığı pay % 6’lara kadar düşmüştür. Yani 35 milyona % 6,50.
2000’li yıllardan itibaren KİT’lerin bütçe üzerindeki yükünün de etkisiyle, yaşanan ekonomik krizlerin bir nedeni olarak görülen destekleme politikaları daha sonraki dönemlerde reforma tabi tutulsa da, bu alanda istikrar, tutarlılık ve yeterli derecede başarı sağlanamamıştır.
Ancak 1994’ten başlayarak 2000’li yıllarda tekrarlanan ekonomik krizlerin gerçek nedeni çiftçi kesimi ve tarımın kazandığı cüzi miktarlar değil, bankacılık ve finans kesiminin yanlış yönetilmesi ve denetlenmesidir.
Desteklemenin kapsamı, seçim dönemlerinde uygulanan popülist politikalarla da bağlantılı olarak daraltılıp genişletilmiştir. Bu çerçevede örneğin 1963 yılında 11 ürün destekleme kapsamındayken 1970’li yıllarda bu sayı 30’a kadar yükselmiştir. 1980’li yıllardaysa uygulanan liberal ekonomi politikalarına bağlı olarak gerek destekleme kapsamındaki ürün sayısı bakımından, gerekse destekleme miktarı itibarıyla düşüşler sağlanmıştır. 1990 yılında desteklenen ürün sayısı 10 iken 1993’de bu sayı tekrar yükselişe geçerek 26’ya çıkmıştır. 5 Nisan 1994 tarihinde yürürlüğe giren “Ekonomik Uygulama Paketi” çerçevesinde desteklemeye tabi ürün sayısının hububat, tütün ve şeker pancarıyla sınırlandırılması ve destekleme fiyatları belirlenirken dünya fiyatlarındaki gelişmelerin yanı sıra yurtiçi faktör fiyatlarındaki gelişmelerin de dikkate alınması öngörülmüştür (Narin, Müslüme ve Fahriye Öztürk (2004) “2004 Türkiye İktisat Kongresi, İktisadi Sektörlerde Gelişme Stratejileri, Tebliğ Metinleri 1” Türk Tarım Politikaları ve Doğrudan Gelir Desteği, DPT, ss. 9–35.)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.