XIX Yüzyıl İngiliz gezginlerinden Rayet ve Thomas, Aydın ve çevresini anlatırken Aydın’ın incir zenginliğine vurgu yapmadan geçememiştir.
“Altta uzanan ve ovaya doğru azalarak kaybolan kıvrımlı arazi ise kentin hemen çevresinde portakal, elma, limon ve elma ağaçlarının hâkim olduğu meyve bahçeleriyle kaplanmış, tam ovada ise meyve bahçeleri yerini sınırsız incir bahçelerine bırakmıştır. Bu bahçeler Balatçık’ta başlıyor ve 110 km. uzunluğunda 3–6 km. genişliğinde kesintisiz Nazilli’nin doğusunda dört saat kadar mesafeye kadar uzanıyor. Ağaçlar düzenli ve birbirine yakın dikilmiş. Köklerinin yattığı toprak ise özenle bellenmiş. Güneş ışığının güçlükle girebildiği ve alakargaların uçuştuğu yaprakların altında güçlü ve sık incir ağaçları gerçek bir orman oluşturuyorlar. İncirler Temmuz sonu, Ağustos başı toplanıyorlar. Basit bir şekilde kurutulduktan sonra küfelere konuyorlar ve orada tatlarını geliştiren özel bir işlemden sonra paketleniyor. Avrupa’da İzmir inciri olarak bilinen incirlerin dörtte üçü Aydın’dan geliyor…
Menderes Vadisi’nin incir tarımı çok eskilere dayanır. İ.Ö. Yüzyılda bile Perseus’un babası Phillippos (Makedonya Kralı) Karya’da savaştığı zamanlarda, Balatçık yakınlarında Letheos Magnesiası (Menderes Magnesiası) halkı askerlerini yemek yerine incirle beslerlerdi…(34).
XIX Yüzyılın sonlarında Anadolu, özellikle İzmir ve Aydın çevresi batılı gezginlerin ilgi gösterdikleri alanlar olmuştur. Alman gezginlerden olan J.Halbauer 1892 yılında neredeyse tüm Ege Bölgesini gezen Halbauer, Aydın’da incir, zeytin bahçeleri ile bağlara dikkatini verir:
“Tren sonu gelmeyen incir bahçelerinin içinden geçiyordu, her iki yanda dağlar uzanıyordu… Şimdiki Aydın tren yolunun hemen üzerindeki platonun yamacında kurulmuş, hemen yakınındaki incir bahçeleri aynı zamanda çok sayıda zeytin ağacı ve üzüm bağı var.” (35)
1887 yılında Büyük Menderes Vadisi’ne gelen Amerikalı ünlü bir seyyah incir için şunları söylemiştir:
‘’…toprağın özelliğinden dolayı ürün apayrı bir tat ve koku taşımaktadır. Gerçekten de bu kaliteli topraklar Menderes Vadisi’nin her iki yanını bir incir üretim merkezi haline getirmiştir.’’¹
1900 tarihli İzmir’deki Konsolos Yardımcısı Homsen’in hazırladığı raporda bölgedeki en kaliteli incirin Erbeyli inciri olduğu belirtilmiştir. Yine aynı kaynakta Nazilli ve Sultanhisar incirlerinin de kalın kabuklu olmasına rağmen oldukça değerli olduğuna değinilmiştir.
20. Yüzyılın başlarında incirin en çok ve en kaliteli yetiştirildiği yerler arasında; Aydın, Nazilli, Bozdoğan, Söke, Karacasu, Çine, Karapınar, Erbeyli ve Germencik en başta geliyordu. Bu dönemde Avrupa’ya ihraç edilen ve orada ‘’İzmir İnciri’’ olarak bilinen incirlerin dörtte üçü Aydın’dan, İzmir Limanı’na geliyordu.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.