Bağcılık ve bahçecilik tarla tarımına göre daha sık emek-yoğun faaliyet olup nüfusun yoğun olduğu Kuyucak Mahalleleri ve Ortakçı gibi yerleşim alanlarının etrafında oldukça yaygındır.
Osmanlı mal yönetiminde, uzun dönemlerden beri, Kuyucak Kazasında olduğu gibi, bazı yerlerinde bağlardan dönüm resmi alınıyordu. Dönüm resmi alınmayan yerlerde de üzüm tam anlamıyla olgunlaşınca bağlara güvenilir kimseler gönderilip üzümün kıymeti belirlenirdi. Belirlenen bu kıymete göre de öşür alınırdı (89).
Geniş Aydın Vilayeti sınırları içerisinde bağcılık önemli bir ekonomik değer olarak yer almaktaydı.Bağcılık kültürü Evliya Çelebi ‘de yer alan kültürel unsurlardandı.
“Osmanlı’da pekmez üzerine Evliya Çelebi’nin yaptığı bir saptama, kültürel süreklilik açısından oldukça ilginçtir. Evliya Çelebi, İstanbul’daki esnafları anlatırken ‘esnâf-ı müsellesciyân’ adlı bir esnaf grubundan da söz eder. Mü’ellifi İmâm Züfer olan ve on dükkân, elli neferâttan yani elli kişiden oluşan bu esnaf grubunun üzüm şırasını üzerinde üç ayrı kertik olan bir çubukla beraber kaynattıklarını ve şıranın üçüncü kertiğe gelene kadar suyunu uçurduklarını belirterek bu ürüne bekmez dendiğini zikreder.18 Pekmez denmesinin nedenini de, şeriat hükümlerine bağlayarak üçte ikisi uçan/uçurulan üzüm şırasının şarap sayılmayacağını belirtir. Bu saptama, yukarıda Roma bahsinde sözü edilen, ‘carenum’ adlı ürünün koyuluğuyla benzerlikler taşır ve kültürel süreklilikle ilgili ilginç bir ayrıntıyı gözler önüne serer. Bununla birlikte Evliya Çelebi ile aynı döneme tarihlenen Meninski’nin sözlüğüne bakıldığındaysa, ‘pekmez’in karşılığı olarak ‘sapa’ kullanılmaktadır.19 Dolayısıyla Roma’da adı geçen her üç ürün, aslında koyuluğuna göre katı ya da sıvı pekmezi tanımlamak için kullanılmış Latince sözcükler olabileceği gibi pekmezin, kültürlerin önemlisi bir öğesi olan din olgusuyla da ilişkisi olabileceğini ortaya koyar. Kısacası, Yakındoğu’nun hemen her yerinde uygulanan pekmez gibi bir koruma ve saklama yöntemi, çağlar boyunca yerel kültürlerin kendi içindeki dinamikleriyle değişmiş ve dönüşmüştür. Ayrıca sadece değişip dönüşmekle kalmamış, bunun yanı sıra kendinden sonra ortaya çıkacak bir başka meyve saklama ve koruma yöntemi olan pestilin de yolunu açmıştır” (90).
Üzüm üretimi bakımından vasat bir düzeyde olan Ortakçı Kazasında Sadık Hoca Mahallesi dışında öşrü bulunmayan mahalle mevcut değildir. Mahalleler içerisinde Pir Ahmed Mahallesi öşr miktarı bakımından oldukça ileridedir.
Köylerde ise Kızıldere, Gireniz hiç öşr ödemezken en fazla üzüm öşrü Ortakçı’da ödenmiştir.
Arpa ve buğday dışında kalan tarım ürünlerinin birim başı öşürleri Temettüat Defterlerinde verilmemiştir.
Kaza genelinde hane başına üzüm öşrü ortalaması yaklaşık olarak 18 Guruştur.
Sofralık, kurutmalık ve taze satılan üzüm dışında kalan, daha çok nefirge adı verilen küçük salkımlardan oluşan ve sofralık olarak seçilen salkımlara göre daha geç olgunlaşan bağ meyveleri pekmezlik olarak değerlendirmekteydi.
Pekmezlik üzüm sofralık ve kurutmalık üzümden farklı olarak “yük “adı verilen bir ölçü birimi ile değerlendirilmiş buna göre öşrü tahsil edilmiştir.
Pekmezlik üzümün değeri yük başına 1,5 Guruş olarak belirlenmiştir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.