Yeterli de olmasa Türkiye'de iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum politikalarında daha ziyade su kıtlığındaki artışlara ve buna bağlı olarak kuraklık sorunlarına odaklanılmıştır. Ülkemizde kuraklık, iklimle ilgili felaketler sıralamasında ilk sıralarda bulunmaktadır. Kuraklıkla ilgili afet uyarı politikaları ve sistemleri oluşturulmaya, gerçekçi su politikaları oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Küresel iklim değişikliğinin, hem küresel hem de bölgesel olarak bir dizi tesirlerinin ortaya çıktığı ve bu etkilerin gün geçtikçe artacağı bilinmektedir. Küresel iklim değişikliğinin temiz su kaynakları, tarım, orman ve bitki örtüsü, deniz seviyesi, enerji, insan sağlığı ve biyo çeşitlilik konusunda önemli tesirleri olmaktadır. Küresel iklim değişikliğinin sosyal ve ekonomik olarak birbirine etki eden etkilerinin de olması kaçınılmazdır (Doğan ve Tüzer 2011).
PPCC 4. Değerlendirme Raporunda yüzyılın sonuna yaklaşıldığında Türkiye'de yıllık sıcaklıkların bugüne oranla 3,1-5,2 oC civarında artacağını tahmin etmektedir. Daha ziyade kıyı bölgelerinde, bilhassa Ege, Marmara ve Karadeniz bölgelerinde artışın düşük kalacağı tahmin edilmektedir. Akdeniz, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yüksek artışın daha çok olacağı beklenmektedir. Ülke genelinde yağışlar azalacak olup, kış mevsiminde yaz mevsimine göre daha az artış beklenmektedir. Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yağış değişiminin az olacağı öngörülürken, bilhassa Akdeniz bölgesi ile Ege bölgesinin güneyinde daha fazla olmakla birlikte % 30'lara ulaşan oranlarda yağış azalımı olacaktır. Bölgesel iklim modeliyle gerçekleştirilen yüksek çözünürlüklü iklim değişikliği simülasyonları ile küresel model projeksiyonları sonuçları genel itibariyle uyuşmaktadır (Şen 2013).
Kuraklığın bu özellikleri kuraklığa karşı alınması gereken önlemlerin de kuraklık meydana gelmeden ve kuraklığın yıllar boyu süren etkilerini uzun vadede ortadan kaldıracak nitelikte olması gerektiğini göstermektedir. Bu yüzden kuraklık yönetiminde kuraklığın uzun süren etkilerini kontrol altında tutabilmek için kriz yönetimi gibi kuraklığa karşı son dakikada alınan tedbirlerden ziyade risk yönetimi çok daha önemlidir. Bu sebeple ülkemizde temelini risk yönetiminin oluşturduğu kuraklık planlaması ulusal ve bölgesel bazda sürdürülmelidir.
Eğer acil tedbirler alınmazsa ne olacak?
Bu gidişin sonunda yakın zamanda İstanbul, Ankara, Aydın, Nevşehir, Bursa’da yüksek oranda artan su kıtlığı ortaya çıkacaktır.
Akdeniz, Karadeniz ve Ege Bölgeleri Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tuzluluk ve toprak kayıpları oluşacaktır.
Batı Anadolu’da orman yangınları artacaktır.
Akdeniz, Ege, Karadeniz Bölgelerinde deniz eko sistemleri bozulacaktır.
Akdeniz ve Ege Kıyıları tarımsal üretim yüksek oranda azalacaktır.
Bunların sonucu olarak da biyoçeşitll,k azalacak,tarımsal,sanayi sulama sistemleri şebeke alt yapısı çalışamaz hale gelecek,üreticinin ayakta ve tarım sektöründe kalması zorlaşacak,deniz ürünleri yok derecesine inecek,orman yangımları nedeniyle turizm durma noktasına gelecek,tarımda istihdam düşecek ,gıda güvencesi tehlikeye girecek, sonuçta insan ve toplum sağlığı doğrudan olumsuz biçimde etkilenecektir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.