Dünkü yazımızda Büyük Menderes'in Aydın ve kat ettiği havza tarımına doğrudan bağlantısını ve etkilemesini ele almıştık.
Her ne kadar günümüze kadar ulaşan bazı çalışmalar(!) Büyük Menderes ile ilgili kirliliği önleme yolunda çaba sarf etmişse de herhangi bir ilerleme sağlanamadığı gibi kirlilik her geçen gün artmıştır.
Bu alanda önce kirletici kaynakların tespiti sonra da serbestçe kirletme imkanını nasıl bulduklarının ortaya çıkarılması gerekmektedir. Daha sonra da kirlenmenin insan, bitki, tarım toprakları, içme ve kullanma sularına etkileri ele alınmalıdır.
İNSANLARA GEÇİYOR
Yapılan çalışmalar göstermiştir ki, böylesi çok değişik yollarla ve değişik materyallerle kirletilmiş sulardaki kimyasal maddelerin sulama ile sebzelere ve yaşayan canlıların yağ dokularına ve oradan da beslenme zinciri ile insanlara geçtiği, başta kısırlık, hormonal değişme, kanser vb. gibi olumsuzluklara sebep olduğu anlaşılmıştır. Maalesef bugüne kadar kirliliğin canlı sağlığı üzerine olan etkileri ve gerekli önlemler alınmadığında olası yansımaları konusunda geniş çaplı bir inceleme ve araştırma yapılarak ortaya bilimsel bir veri de konulmamıştır.
Büyük Menderes’in kirlenmesi ile ilgili olarak ayrıntılı bir çalışma bulunmamaktadır. Sadece DSİ 21.Bölge Müdürlüğü'nün suya karışan element ve bileşenlerle ilgili düzenli, ciddi ve sürekli bir çalışması bulunmaktadır ki bu veriler, akademik bir yayın haline henüz dönüşmemiştir.
Ayrıca mevcut kirlenmenin, havzada tarımsal ürünlerdeki verim ve kalite kaybında yarattığı etkiler de ortaya konmamıştır. Bu alanda münferit çalışmalar olsa bile sonuçlar kamuoyu ile paylaşılmamıştır.
CANLI SAĞLIĞI GÖRMEZDEN GELİNDİ
Havzada mevcut sektör faaliyetlerinin ayrı ayrı kirletme boyutları da bugüne kadar araştırılmamış adeta bazı sektörlerin üretimi adına, canlı sağlığı, toprak ve su kirliliği görmezden gelinmiştir.
Havzada Aydın ilinde şehir ve belde, Denizli ilinde 52 şehir ve belde ve Uşak ilinde 21 şehir ve belde olmak üzere toplam 115 şehir ve belde bulunmaktadır. Ancak mevcut belediyelerdeki kanalizasyon şebekelerinde ve üç ilde mevcut OSB’lerdeki arıtma tesislerinde arıtmanın etkin ve sürekli bir şekilde yapılıp yapılmadığı, bunların düzenli aralıklarla kontrol ve denetimlerinin gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği de belli değildir. Çünkü bugüne kadar bu konuda kamuoyuna yansımış bir veri kaynağı mevcut değildir.
Elimizde bulunan Denizli Ziraat Odası'nın, Denizli OSB’ye giren ve çıkan iki su örneğinde yaptırdığı analiz sonuçları, sorunun büyüklüğünü tüm çıplaklığı ile ortaya koymaktadır.
Söz konusu analiz raporunda, AÜZF Tarımsal Yapılar ve Sulama Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Öztürk, B.Menderes’e bırakılan suyun kesinlikle tarımsal amaçlı kullanımının sakıncalı olduğunu, bu suyu kullanmaktansa araziyi boş bırakıp tarım yapmamanın daha uygun olacağını, bu su ile sulanan alanlarda birkaç yıl içinde topraklarda tuzlaşma ve sodyumluluk görüleceğini, arazinin çoraklaşarak verim düşeceğini ve daha ilerde de tarım yapılamaz hale geleceğini, başka bir su kaynağı yok ise kuru tarım yapılması gerektiği yorumunu yapmaktadır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.