Bizde cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uygulanan öşür vergisi İslam’ın ilk dönemlerinde arazi-i öşriyye ve arazi-i haraciyye olarak iki ayrı biçimde uygulanmaktaydı. Arazi-i öşriyye/ öşür toprakları mahsullerinden öşür vergisi alınan topraklardır. Arazi-i haraciyye/haraç toprakları da mahsullerinden harac vergisi alınan topraklardır.
İslam devletinde Müslümanların temlik ettiği/mülk edindiği arazi olan arazi-i öşriyyede yetişen “buğday, arpa, yulaf, darı, mısır, pirinç gibi hububat; ceviz, fındık, fıstık, badem, zeytin, palamut, keten, keten tohumu, dut yaprağı, pamuk, nohut, mercimek, burçak, susam, soğan, sarımsak, biber, kimyon, hardal, bakla, patlıcan, zağferan, fesleğen, şeker kamışı, kudret helvası, kavun, karpuz ve hıyar gibi” toprak ürünlerine ve arının ürünü olan bala onda bir nispetinde vergi uygulanır (19).
Haraç ise İslam devletlerinde gayri Müslim tebaanın ödemesi gereken tarımsal vergidir. Yani Gayr-i Müslim tebaanın arazi tahsisi ve bu bırakılan arazi üzerinden alınacak olan toprak vergisidir. Aynı zamanda tarımsal üretim amacı ile bir kısım ölü arazilerden belli alanlara göre hazine adına alınan vergidir.
Selçuklularda (Anadolu ve Büyük) durum biraz farklı olmuştur. İslamiyet inancından gelen toprak bölüşüm sistemi mevcuttu. Arazilerin bir bölümü asker veyahut kumandanlara devredilmiş ve ikta sistemi adı verilen bir sistem oluşturulmuştur. Bölgede yaşayan halk işleyebileceği kadar toprağı sahiplenip işleyerek, hasat zamanı tarlanın verimliliğine göre ikta sahibine vergi ödemiştir. Bu vergi toplam hasadın onda biri tutarında olmuştur. Çiftçilerin tarlaları satmalarına, vakfetmelerine ya da kiralamalarına izin verilmemiştir. İkta sahipleri ise bu parayla asker beslemiş ve hazırda bulundurmuştur. Yetiştirilen meyveler Bizans, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Arap ülkelerine satılarak gelir elde edilmiştir. Özellikle tiftik keçisi yetiştirilmiş, elde edilen kıllar ya işlenmiş kumaş vb. olarak ya da ham olarak İngiltere ve Fransa’ya ihraç edilmiştir. Selçuklular dokuma alanında oldukça ileri bir millet olmuştur. Bu durum Fransız Tarihçi Fernand Grenard tarafından şöyle ifade edilmiştir: “Romalılar iç çamaşırının ne olduğunu bilmezken Türkler yün gömlek giyiyordu.” Selçuklularda ekonomi tam anlamıyla tarım ve tarımsal ürünlerin ihracına dayanmıştır (20).
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.