Takip Et

KIRSAL KALKINMA ÇIKMAZI

Tarım politikaları ne zaman çıkmaza girmiştir?

Atatürk’ün tarıma verdiği önem gözardı edildiği günden ititbaren.

“1960’lar sonrası yürürlüğe giren kalkınma planlarındaki kırsal kalkınma modelleri incelendiğinde, ilk iki kalkınma planında gündeme gelen “toplum kalkınması” modeli, “Küçük toplulukların içinde bulundukları ekonomik, sosyal ve kültürel koşulları iyileştirmek amacıyla giriştikleri çabaların, devletin bu konudaki çabalarıyla birleştiril esi, bu toplulukların ulusun bütünüyle kaynaştırılması, ulusal kalkınma çabalarına tam ölçüde katkıda bulunmalarının sağlanması süreci” olarak tanımlanabilir. 1964 yılında Köyişleri Bakanlığı’nın kurulması ile yaşama geçirilen ve yeterli devlet desteği verilmeyip savsaklanan model, 1970’li yıllardan sonraki iktidarlarca ise ideolojik bulunarak uygulanmamıştır (Geray, 1981; Tütengil, 1975; Yavuz, 1969). “

“Birinci Planda “Toplum Kalkınması” başlığı yanına parantez içinde “Köy Kalkınması” yazılması, toplum kalkınmasının sadece köy toplulukları için kullanılacak bir yöntem olması ve toplum kalkınmasının köy kalkınmasında kullanılacak tek yöntem olması gibi yanlış anlaşılmalara yol açmış, 1965 yıllık programında yer alan “şehirsel toplum kalkınması” yöntemi ile alan genişletilerek çalışmalara Ankara gecekondu semtlerinde başlanmıştır (Geray, 1966).”

“1990’lı yıllarda somutlaşmaya başlayan AB kırsal kalkınma politikasının temel amacı, tarım sektörünün rekabet gücünün artırılması ile kırsal yerleşimlerin sürdürülebilir kalkınması olarak ifade edilmektedir. Ülkemizde 2000’li yıllardan itibaren tarımsal sübvansiyonların nitelik değiştirmesi, tarımsal destek türlerindeki çeşitlenme, tarıma ve kırsal alana yüklenen çok işlevlilik, bölgesel politikalardaki kurumsallaşma ve AB uyum sürecinin de etkisiyle kırsal kalkınma yeni bir politika alanı olarak kabul görmeye başlamıştır. İronik biçimde köylere temel ve tarımsal altyapı hizmetleri götüren Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü 2005 yılında kapatılarak tarımsal ve kırsal altyapı hizmetleri il özel idareleri ve yerel yönetimlere devredilmiş, bu alanda merkezi kamu örgütlenmesinden yerelleşmeye geçilmiştir.”

Kırsal kalkınma kavramının özünü kaybetmesi,neo liberal politikaların tarımı hiç sayarak diğer sektörlere ayrıcalıklar tanıması,bu sektörlerin çıkarları doğrultusunda tarım sektörü çıkarlarının “yok” sayılması kırsal kalkınma veya kırsalda üreticinin kalkınması ile ilgili sorunları sürdürdü ve/veya ortaya çıkardı.

1. Halkın gelir düzeyi son derece düşük, küçük üreticilerin ya da topraksızların ortalama gelir durumu, yoksulluk sınırının değil, açlık sınırının da altındadır.

2. Beslenme şekli son derece zayıf ve yetersizdir.

3. Yaşam kalitesi ve standartları asgarinin de altındadır.

4. Kronik işsizlik son derece yaygın olup, bu konuda durum her geçen gün daha da kötüye gitmektedir. 5. Halkın önemli bir bölümü halen sosyal güvenceden yoksundur.

6. Üretim ağırlıklı olarak geleneksel yöntemlerle yapılmakta olup, tarım ve hayvancılık alanında yeterli rehberlik hizmeti yoktur. 7. Meralardan düzenli bir şekilde ve gereğince yararlanılamamaktadır.

8. Ürünlerde maliyet-fiyat dengesi üreticinin aleyhine bozulmuş, ürettim girdilerinin maliyetleri her geçen gün artmakla birlikte, ürün fiyatları bu artışların çok altında kalmaktadır.

9. Sulama suyu ve altyapı yetersizlikleri yüzünden sulu tarım yeterince yapılamamaktadır.

10.İçme suyu yetersiz ve gerekli sağlık koşullarından yoksundur.

11.Bazı olumlu adımlar atılmış olmasına rağmen yolların bozukluğu ya da yetersizliği sorunu çözülememiştir. 12.Sağlık hizmetleri yetersizdir.

13.Eğitim hizmetleri yetersiz olup, taşımalı eğitim yaygındır.

Alıntı: R.Baki Suiçmez, Kalmayan Köylü…

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.