Hayvancılık sektörü Türkiye ekonomisinin önemli dinamiklerinden birisini oluşturmaktadır. Yakın gelecekte de sektör bu özelliğini koruyacak; son yaşanan gelişmeler de göstermektedir ki önemi daha da artacaktır. Diğer bir ifadeyle hayvancılık sektörü istihdam, refah ve sağlık konusunun en temel bileşeni konumundadır.
Gelişmiş ülkeler beslenmede kendi kendine yeterli hale gelme politikalarından asla vazgeçmemekte ve bu politikalarını daha da geliştirmektedirler. Oysa Türkiye’de uygulamaya konulan temel politikalar dünyadaki bu temel yaklaşımın hayli uzağında bir konumdadır. Nitekim, Türkiye’de hayvansal üretimin önemini tartışılmaz bir biçimde ortaya koyan en önemli göstergeler mevcut üretim, tüketim ve beslenme durumudur.
Türkiye’de kişi başına toplam protein üretimi dünya ortalamasından yüksek, ancak AB 15 ortalamasından düşüktür. Dolayısıyla Türkiye’nin AB ile üyeliği hayvancılık sektöründeki yapısal değişimleri çok hızlı bir şekilde iyileştirilmesini zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla yakın gelecekte hayvancılık sektöründe yapısal değişim ve dönüşüm için bugüne kadar yapılanlardan daha ciddi ve istikrarlı politikaların uygulanması gerekmektedir.
Hayvancılık sektörüne yönelik olarak ilk bilimsel politika Cumhuriyetin ilk yıllarında, mevcut hayvan varlığının ıslahı zorunlu olarak görülmesi ve bunun gerçekleştirilmesi için uygulamaya konulan 1926/904 sayılı Hayvan Islahı Kanunu’dur. Bir yandan hayvan varlığının ıslah edilerek birim hayvan başına verimliliğin artırılması hedeflenirken diğer yandan hayvancılığa dayalı sanayinin kuruluş çalışmaları başlamıştır. Bu amaçla 1968 yılında SEK’in kurulması gerçekleştirilmiştir.
Diğer taraftan Et ve Balık Kurumu 28.08.1952 tarihinde K/871 sayılı Bakanlar Kurulu Kararnamesi ile kurulmuş ve 01.01.1953 tarihinde faaliyete geçmiştir. Hayvansal üretimdeki en önemli girdi unsuru olan karma yemin üretilmesi amacıyla 1956 yılında Yem Sanayii Türk Anonim Şirketinin kurulması olmuştur. Bu girişimlerle bir yandan hayvan başına verimliliği artırmak, diğer yandan üretimin sürekliliğinde önemli rol oynayacak sanayinin gelişmesinin temellerinin atıldığı anlaşılmaktadır. Hayvancılık sektöründe önemli değişimlerin yaşandığı bir diğer dönem ise 24 Ocak 1980 ekonomik istikrar programı ile başlayan süreçtir. Bu süreçte hayvansal üretimde fiyatların piyasa şartlarında oluşmasına karar verilmiştir. Bu yeni politika uygulamalarının bir sonucu olarak hayvancılık sektörüne yönelik olarak uygulanan destek ve teşviklerde değişikliğe gidildiği görülmektedir.
2000/467 sayılı ve 5 yıl süreli Hayvancılığın Desteklenmesi Hakkında Bakanlar Kurulu Kararı uygulamaya konularak, süt, yem bitkileri üretimi, suni tohumlama, suni tohumlama buzağısı ve arı yetiştiriciliği desteklemeleri başlatılmıştır. Tarım Stratejisi (2006-2010) raporunda kaynakların etkin kullanımı ilkesi çerçevesinde: örgütlü, rekabet gücü yüksek, sürdürülebilir bir tarım sektörünün oluşturulmasının temel amaç olduğu belirtilmiştir.
Ancak bugün gelinen noktada Türkiye’de son dönemde öncelikle gıda fiyatlarında yaşanan fiyat artışlarının enflasyona olan etkisi, başta hayvan ve hayvansal ürünlerde yapılan ithalat ve buna dayalı olarak yaşanan olumsuzluklar hayvancılık sektöründe kısa orta ve uzun vadeli planlama ihtiyacının bir zaruret olduğu her zamankinden daha net bir şekilde anlaşılmıştır. Ayrıca, son yıllarda yaşanan küresel değişme ve gelişmeler ülkelerin hem kaynaklarının etkin kullanımında hem de üretim maliyetlerinin düşürülmesi için hayvansal üretimde mikro ve makro planlamaların yapılıp bunun eş güdümlü olarak yürütülmesini zorunlu kılmaktadır.
Kaynak:2.Tarım şurası Tarımsal Üretim Planlaması Grubu Çalışma Belgesi. (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.