Bir çocuğun ilk okulu evidir, ilk öğretmeni de anne ve babası… Çocuk, hayatı bizden öğrenir. Biz nasıl konuşuyorsak öyle konuşur, nasıl davranıyorsak öyle davranır. Bu yüzden ailede atılan her adım, çocuğun geleceğine bırakılan iz gibidir.
Sevgi, saygı, sabır, sorumluluk, yardımlaşma… Bunlar sadece söylenerek değil, yaşanarak öğretilir. Çocuğa “paylaşmak önemlidir” demekten çok, sofradaki son lokmayı onunla bölüşmek; elindekini kardeşiyle, komşusuyla paylaşmak; zamanını ve ilgini yanında olarak
göstermek, çok daha güçlü bir ders verir.
Paylaşmak sadece oyuncak ya da yiyecek değildir. Sevgiyi paylaşmaktır, bir tebessümü paylaşmaktır, birlikte vakit geçirmektir. Çocuk, anne-babasının birbirine nasıl davrandığını görerek büyür. Eğer evde yardımlaşma varsa, çocuk da doğal olarak bunu öğrenir. Eğer evde herkes sadece kendiyle ilgileniyorsa, o da paylaşmayı bilmeden büyür.
Okul çocuğa bilgi verir, öğretmenler yeni ufuklar açar; ama çocuğun kişiliği evde şekillenir. Bir çocuk evinde saygıyı görmemişse, dışarıda göstermesi zordur. Evinde paylaşmayı öğrenmemişse, başkasının hakkını gözetmesi de kolay olmaz.
O yüzden aile, çocuğun en büyük aynasıdır. Biz ona nasıl bakarsak, o da öyle yansır.
Unutmayalım ki eğitim, kitap açmadan önce başlar. Hatta bir sofrada ekmeği bölüşürken, bir oyuncağı kardeşe uzatırken, yaşlı birine yardım ederken başlar. Çocuğa öğretebileceğimiz en güzel şey, sevgiyi ve paylaşmayı bilerek yaşamaktır. Çünkü paylaşılan her şey, çoğalır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.