1923-1930 döneminde aşar (onda bir),ağnam (koyun-keçi),temettüat (kâr) vergilerinin yürürlükten kaldırılarak sayıma dayalı ve kazancı esas alan tarımsal vergilendirmelerin yürürlüğe girmesi;
• 1930-1939 aralığında arazi vergileri, bina, arsa vergilerinden ayrılarak farklı biçim ve oranlarda vergilendirilmişlerdir.
• 1939-1949 yıllarını içeren dönemde tarım mahsulleri ofisi kanunu çıkarılmıştır.
• 1923-1960 dönemi içerisinde Türk tarımını ve Türk çiftçisinin genel durumunu ele aldığımızda karşımıza şöyle bir ekonomik tablo çıkmaktadır.
• 1923-1960 döneminde Türkiye ekonomisinde öncü sektör tarımdı ve milli gelirin %40-50’sini tarımsal üretim oluşturmaktaydı. Devlet eliyle ülkenin kalkındırılması politikası yani devletçilik, bu dönemdeuygulanmaya çalışıldığından tarım sektörünün vergilendirilmesi konusu büyük öneme sahipti.
• Türk çiftçisi Osmanlı döneminde olduğu gibi en alt gelir grubunda bulunmakta, kazançlarının tamamına yakınını zorunlu tüketimlerine harcamaktadır. Çiftçilerin tüketim harcamalarını kısarak, yatırıma yönelmemişlerdir.
• Türk tarımında işletmelerin çoğu küçük ölçekli işletmelerdi. Çiftçilerin çoğu, yaklaşık %70’i, geçim sıkıntısı çekmekteydi. Ülke tarımı genel olarak küçük işletme esasına dayandığı için, çiftçinin gelirinden bir kısmını artırıp yatırım yapması beklenemezdi. Bu durumda, yüksek gelir grubunda yer alan çiftçilerin vergilendirilmek yoluyla yatırımların devlet eliyle gerçekleştirilmesi bir mecburiyet olarak ortaya çıkmaktaydı (363).
• Büyük toprak sahiplerinin vergiye tabi tutulmaları gelir dağılımındaki çarpıklığın giderilmesine katkıda bulunmaktadır. Türkiye’de toprak mülkiyet dağılımındaki adaletsizliğe bağlı olarak gelirler dengesiz ve adil olmayan bir şekilde dağılmaktaydı. 1960 Gelir Vergisi Kanunu’nda gerçekleştirilmeye çalışıldığı gibi, tarım kesiminde alt gelir grupları için uygun istisna boşlukları yaratılarak, üst gelir gruplarının müterakki bir gelir vergisi ile mükellef kılınmaları sayesinde gelir dağılımı etkilemek mümkün olabilirdi (364).
• Cumhuriyet döneminde 1960 tarihine kadar, tarım kesimi üzerine dolaylı vergiler dışında salınmış olan vergiler üç önemli kategoride incelenebilir. Âşar, Tarım Mahsulleri Vergisi, ve Gelir Vergisi bu grupta yer almaktaydı. İkinci olarak, Arazi Vergisi ve Ağnam, servet vergisi grubuna girmekteydi. Üçüncü grupta, objektif yükümlülükler grubuna giren ve bir baş vergisi özelliğinde olan Yol Vergisi bulunmaktaydı (365).
• Devlet tarımda sürdürülebilir bir süreç yakalamak, gıda üretimininde aksaklıklarla karşılaşmamak amacı ile II.Dünya Savaşı yılları hariç olmak üzere,tarıma dayalı vergileri elden geldiğince az tutmak,dolayısıyla tarım kesiminin refahını artırmak,tarımda istihdam olmuş üretici kesimi nüfus ve sosyla katman olarak kollamak zarureti hissetmiştir.
• 1923-1960 döneminde Türkiye’de GSMH’nın yaklaşık olarak yarısını üretmeye devam ettiği halde, bu sektörün ödediği doğrudan vergilerin devletin bütçe gelirleri içindeki payı hızla azalmıştır. Bu pay 1924’te %29’dan 1929’da %12’ye, 1950’de %4’e ve 1956’da ise %3’e düşmüştür. (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.