TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, hafta sonunda yapılan TZOB Genel Kurulu’nda Türk Tarımının sorunlarını,nedenlerini ve çözüm önerilerini ortaya koydu.Sayın Bayraktar’ın konuşmasını özetleyerek aktarıyorum:
Kamu bankaları da çiftçimize Hazine destekli düşük faizli kredi vermelidir. Bunları biraz rekabet içine sokmak lazım. Hazine diğer kamu bankalarına da Hazine destekli kredi verme imkanı vermeli. Rekabet sağlamalı, belki faizler bir-iki puan düşer. Hizmet kalitesi artar. Bunu hükümetimizden talep ediyoruz. Tarımsal kredilerde, masraf, komisyon, hayat sigortası, tarım sigortası istenmemelidir. Yatırım kredilerinde ipotek bedeli, limit tahsis masrafı kaldırılmalıdır. Yüksek faiz uygulayan bankalarımızı da insafa davet ediyorum. Bindiğiniz dalı kesmeyin. Çiftçimize, ödeyebileceği, düşük faizli kredi verin. Çiftçimizin diğer bir sorunu da tarım sigortalarıdır.
Tarım Sigortaları Kanunu’nun çıkması ve uygulamanın başlatılması için sonuna kadar destek verdik. Kurulduğu 2006 yılından bu yana bu desteği de sürdürdük.
Tarım sigortası uygulamasından çiftçimizin şikayetleri var. Çiftçimiz, üretim yaptığı halde, çeşitli nedenlerle ÇKS kaydı yaptıramadığı için serasını, bağını, bahçesini sigorta ettirememektedir. Şartları taşıyan çoğu çiftçimiz de prim bedellerinin yüksekliği nedeniyle ürününü, hayvanını sigorta yaptıramamaktadır. Bizim tarım sigortalarıyla ilgili çok sayıda girişimimiz oldu. Bu girişimlerimiz de sonuç verdi. Taleplerimizle tarım sigortalarının kapsamı her yıl genişlemiştir. Tarım sigortasının her riski sigorta kapsamına alması için uğraş veriyoruz. Bu konuda Tarım ve Orman Bakanlığımızdan, Hazine ve Maliye Bakanlığımızdan ve TARSİM yönetiminden destek bekliyoruz.Çiftçimizin en fazla zarar gördüğü kuraklığın teminat kapsamına alınmasını sağladık. Ancak kuraklık yaşayan çiftçinin zararı yeterince karşılanmadı. Ürününü kaybeden çiftçimiz yeterli tazminatı alabilmelidir. Kuraklık verim sigortası parsel bazlı olarak tüm ürünler ve riskler için uygulanmalıdır. Tarım sigortası kapsamında halen yer almayan risklerin yaşanması durumunda çiftçimizin zararlarını karşılayacak şekilde destekleme yapılmalıdır.
Son yıllarda hem büyükbaş hem de küçükbaş hayvan varlığımızda önemli artışlar yaşandı. Özellikle büyükbaş hayvanlarda kültür ve kültür melezi hayvan oranında büyük artış görüldü. Bu gelişme sütte ve ette verimi artırdı. Ancak son dönemde yükselen girdiler hayvancılığımızı da olumsuz etkilemiştir.
Tüketicinin makul fiyatlarla et yemesinin tek yolu, bazı lobilerin öne sürdüğü gibi ithalat değil, üreticimizin maliyetlerinin düşürülmesidir. Maliyet aşağı çekildiğinde et üretimi artacak, tüketici fiyatları da gerileyecektir.
Yem fiyatlarındaki artış nedeniyle süt üreticimiz de zorlanmaktadır. Özellikle bir konuya da dikkati çekmek isterim ki süt fiyatlarında istikrar sağlanmadığı sürece, Türkiye’nin et sorunu olacaktır.
Üreticilerimiz geçen yıl bir kilogram et sattığında 24,3 kilogram yem alabiliyordu. Bu yıl bu rakam 19,4 kilograma geriledi.
Son bir yılda besicimizin alım gücündeki azalış yüzde 20’yi geçti. Süt hayvancılığı da farklı değil. Geçen yıl bir litre süt sattığında üreticimiz 1,1 kilogram yem alabiliyordu. Bu yıl bu rakam 0,9 kilograma düştü. Alım gücündeki azalış yüzde 18’i aştı. Bu alım gücüyle üretmek, yetiştiricilik yapmak gerçekten zor hale gelmiştir.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.