Takip Et

19.YÜZYILDA AYDIN VİLAYETİ VE KAZALARINDAN ORTAKÇI’DA TARIMA KISA BİR BAKIŞ -4 (ÜZÜM VE İNCİR TARIMI)

1882’de tren yolunun Ortakçı’ya ulaşması ile deve kervanları yavaş yavaş önemini kaybederken, istasyon çevresinde incir alımı ile ilgili tesisleşme de başlamış oldu. Pamuk depoları incir deposu olarak kullanılırken, daha küçük boyutlarda yeni incir depoları da inşa ediliyordu. Her tarımsal üründe olduğu gibi Tariş kuruluncaya kadar, incir ticareti de yabancıların ve azınlıkların ellerinde kalmıştır. İncir alımını da yerli Rumlar yapmakta idi. İstasyonda yerleşik olan Rum tüccarlar Sabuncuoğlu, Pelitçi (Pellis),Andon ve Yani Buharkent ve çevresinin incir ticaretini ellerinde tutmakta idiler.

 

Kurtuluş Savaşı sonrasında bu Rum tüccarların Buharkent’i terk etmeleri, Tariş’in incir ticaretinde üstünlüğü ele geçirmesi yeni bir dönemin açılmasını gerçekleştirdi. Bu dönem(1952–1969) incir üreticisinin kazandığı dönemdir.

 

Osmanlı Anadolusu’nda üretimi yapılan meyve türleri içerisinde üzüm üretiminin yani bağcılığın bir hayli öne çıktığı görülmektedir ( 158).

 

Her türlü iklim şartlarında yetişen asma bitkisinin meyvesi olan üzüm, hububat ekimi açısından elverişli olmayan dağlık ve kır arazilerde de yetişebilmesi dolayısıyla hem Anadolu’da hem de Rumeli’de fazla miktarda üretilmekteydi (159).

Batı Anadolu Beylikleri şarap ticaretinden önemli miktarda gümrük gelirleri de elde ediyorlardı. Nitekim Pegolotti’nin kaydettiğine göre, 1330’lu yılların hemen öncesinde, Batılı tacirler Ayasulug’a getirdikleri şarap için Napoli bottesi (= botte di mena = 523,44 lt.) basına 1 altın florin tutarında gümrük vergisi ödüyorlardı. Şarap, Menteşe Beyliği’nde Aydınoğulları ’nda olduğundan daha fazla vergiye tabi tutulan tek ürün olma özelliğini kazanmıştı. Nitekim Venedik ile Aydın Beyliği arasında yapılan 1337 ve 1353 tarihli antlaşmalarda ithal edilen şarap için Venedikli tacirlere Napoli vegetası veya buta de mena basına 1 altın florin ödeme zorunluluğu getirilmişti (160).

 

Aydın’a ait Osmanlı vergi belgelerinde üzüm önemli bir yer tutmaktaydı. Bu üründen harac-ı kürüm, öşr-i bağ, öşr-i bağat, resm-i bağat, resm-i kürüm, bağ-ı kürüm, harac-ı bağat başlıkları altında vergi tahsis edilmekte olup alınan verginin ölçü birimi sancaktan sancağa değişiklik göstermekte idi. Kanuni döneminde bağcılıktan alınacak öşürle ilgili olarak; “Bağ dönümüne bazı vilayette on akçe ve bazı vilayette beş akçe alınır. Ve hadâikdan ve harimlerden dahi öşürlerine göre kesim alınır. Amma bazı yerlerde bağın dönümüne yedişer ve bazı yerlerde sekizer ve bazı yerlerde onar akçe alınır. Bağdan ve bahçeden öşr-i hâsıl alınmak kanuna ve şer’a mutabıktır. Amma reayaya tahlis-i öşürde muzâyaka olup def-i muzâyaka için öşür mikdarına bedel meblağ tahmin olunub harâc itibar olunmuştur (161).

 

Üzüm üretiminin XVI. yüzyılın ilk çeyreğinde İçel, Ayasulug (Aydın), Menemen, Muğla ve Malatya’da, yüzyılın ortalarına doğru, Antep, İçel, Çemişgezek, Adıyaman ve Bitlis, yüzyılın sonlarına doğru ise Malatya, Antep, Harput ve Gelibolu’da önemli ölçüde yapıldığı görülmektedir. Genel anlamda bakıldığı zaman günümüzde üzüm üretiminde öne çıkan Menemen, Muğla, Aydın, Antep ve Malatya’nın geçmiş yüzyıllarda da bağcılık ziraatında hatırı sayılır yerinin olduğu görülmektedir (162).

 

XVI. yüzyıldan XIX. yüzyıla gelindiğinde; Alaiye, Aydın (Beydağ, Bozdoğan, Buldan), Beyşehir, Bursa, Çorum, Darende, Denizli, İçel, Menemen ve Muğla gibi yerlerde bağcılık faaliyetlerinin aynı şekilde devam ettiği anlaşılmaktadır. XVI. yüzyılda öne çıkan bazı sancak ve kazaların Temettuat kayıtları olmadığı için kıyaslama yapılamadı, ama aradan geçen birkaç yüzyıl içerisinde bu yerlerde bağcılığın devam etmiş olabileceği söylenebilir. XIX. yüzyılın ortalarında da bağcılık faaliyetinin Anadolu’nun birçok yerinde yapıldığı ve bunlar içerisinde de en fazla üretimin ise Kartal, Nif, Menemen, Beyşehir, Muğla ve Alanya’da yapıldığı görülmektedir (163). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.