Türk tarımında üretimin sağlığı, sürecin sağlıklı sürdürülmesi ve fiyat istikrarının sağlanarak üreticinin ürününü hak ettiği fiyattan satması, tüketicinin olabilir fiyattan satın alarak beslenmesi için kurulabilecek en uygun sistemin kooperatifçilik olduğu inancıyla Türk kooperatifçiliğiyle ilgili olarak düşüncelerimizi ortaya koymayı sürdürüyoruz.
Tüm dünyada olduğu gibi kooperatifçilik, özellikle tarımsal üretim kooperatifçiliği en akıllı ve gerçekçi yol olarak karşımızda durmaktadır. Ancak sorunun temelinde finans sıkıntıları, profesyonel olmayan yöneticilik düzeni, dağınık ve güçsüz on binlerce kooperatifin varlığı bu güzel sistemi çıkmaza sürüklemektedir.
Özellikle Türk kooperatifçilik mevzuatı günümüzün şartlarına uygun olarak yeniden düzenlenmeli; aracı, tüccar, market ve pazarcıyla rekabet edebilir, manevra kabiliyeti yüksek ve yoğun bürokrasi ve baş edilemez kural dizisinden arındırılmalıdır.
Cumhuriyet döneminde ilk olarak 1926 tarihli, 596 sayılı ve 1956 tarihli, 6762 sayılı
Türk Ticaret Kanunlarında kooperatifler, ticaret şirketleri arasında sayılmış, ilgili kanunların kooperatiflere yönelik hükümleri 1969 yılına kadar, Tarım Kredi Kooperatifleri ve Tarım Satış Kooperatifleri dışında kalan tüm tarımsal kooperatiflere uygulanmıştır.
Türk hukukunda kooperatifler ve kooperatifçilik genel ve özel kanunlarla beraber, anayasalarda da yerini bulmuş ve desteklenmiştir. 1961 Anayasasının 51. maddesinde “Devlet kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” hükmü yer almıştır.
1961 ve 1982 anayasalarının kooperatiflere yönelik hükümleri, kooperatifçiliğin anayasal anlamda güvence altında bulunduğunu göstermekte ve devlete kooperatifler lehine olumlu ödevler yüklemektedir.
1982 Anayasası'nın 171. maddesinde de yer almaktadır. İlgili madde, “Devlet milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin arttırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatiflerin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.” hükmünü getirmektedir. Buna göre kooperatiflerin özerkliğine, bağımsızlığına ve demokratik yapısına zarar vermeksizin kooperatifçiliğin gelişmesine yönelik her türlü yasal, idari ve mali tedbirleri almak devletin anayasadan kaynaklanan görevleri arasındadır.
Devletin kooperatifçiliğin geliştirilmesine yönelik yasal anlamdaki görevi, ticaret yasasından bağımsız olan 1163 sayılı kanunun yürürlüğe girmesiyle uygulama şansı bulmuştur.
Kooperatifçilik konusuna kalkınma planlarında da yer verilmiş ve çoğu zaman ülke kalkınması konusunda araç olarak kullanılması amaçlanmıştır. Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'yla başlayan bu amaçlar Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Beş Yıllık Planlarda ele alınmıştır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (1996–2000) ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nda (2001–2005) Türkiye'de tarım politikalarında reformun ilk sinyalleri verilmiştir. Bu dönemden itibaren uygulanan politikalarda rekabetçi tarım sektörü, çiftçi kayıt ve tarım bilgi sistemlerinin oluşturulması, Tarım Sigortası Kanunu'nun çıkarılması, kırsal kalkınma, tarım sanayi entegrasyonu, tarım satış kooperatiflerinin özerkleştirilmesi, Tarım Çerçeve Kanunu'nun çıkarılması gerekliliği ortaya konulmuş; bütün bu amaçlara ulaşmak için de etkin üretici örgütlerinin önemi vurgulanmıştır.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.