İnsanoğlunun en acil ihtiyacı beslenme ve beslenmenin teme unsuru olan gıdadır.Doğal afet-gıda ilişkisini iki akademisyenimizin makalesi ile ışık tutmak istiyorum.
“Yaşanan şiddetli hava olayları, fırtınalar, böcek istilaları, depremler vb. afetler sosyal, ekonomik ve fiziksel olarak kayıplar meydana getirmiştir.
Bu kayıpların maddi olarak boyutu 2019 yılında 122 milyar ABD dolarını bulmuştur. Gıda güvenliği sorunu, insanların tarımsal ürünlere (ekinler, balıklar ve çiftlik hayvanları) veya içme suyundaki kirli kimyasallara veya patojenlere maruz kalmasıyla ortaya çıkabilecek durumdur .
“ Gıda güvenliğini tam anlamıyla sağlayabilmek için gıdaların üretiminden dağıtımına kadar tüm aşamalarda belirlenen kurallara uymak ve önlemleri almak amaçlanır .
1996 yılında gerçekleştirilen Dünya Gıda Zirvesi’nde gıda güvencesi insanların her an sağlıklı ve güvenilir gıdalara erişebilmesine fiziksel ve ekonomik sürekliliğin sağlanması durumu olarak açıklanmaktadır.
İklim değişikliği gibi yavaş gelişen afetlerin her iki durum için de uzun vadede etkisi olduğu düşünülebilir. Son on yılda meydana gelen doğal afetlerin büyük bir kısmını seller oluşturmaktadır. Ardından fırtınalar, depremler, aşırı sıcaklıklar ve kuraklıklar gelmektedir.
İnsanları en çok etkileyen afet türü ise kuraklıklar ve ikinci sırada seller gelmektedir. Seller sebebiyle insanlar ve hayvanları kontamine su ile tamas olasılığı ve bazı bulaşıcı hastalıkların (hepatit A vb.) artması muhtemeldir. Sel sonrası nehir kenarlarındaki toprağa yapılan incelemelerde bu alanlarda ağır metal içeriği tespit etmişlerdir.
Sıcaklığın artması sebebiyle iklim koşuluna uyum sağlayamayan bitki ve böcekler etkilenmiş, bazı bölgeler çölleşme riskiyle karşı karşıya kalmıştır. Ayrıca artan sıcaklıklar yangın ihtimalini de arttır bölgenin arazi yapısındaki bozulmalar besinleri de etkileyebilmektedir. Kuraklık, mahsul verimini, bitki büyümesini ve hayvan sağlığını etkileyebilir veya daha düşük gıda üretimi ve bulunabilirliğe sebep olabilir .
İklim değişikliği sebebiyle özellikle Afrika, Orta Doğu, Avustralya’nın belli bölgeleri ve Akdeniz bölgesi savunmasız alanlar arasında yer almaktadır. Genel anlamda tüm dünyayı etkileyen iklim değişikliği ve buna bağlı meydana gelen kuraklık ve aşırı yağışlar ekosistem dengesine ve gıda güvenliğine neden olan etkenlerden biridir. Kuraklığa meyilli bölgelerde artan sıcaklık, su kıtlığı, UV radyasyona maruz kalma nedeniyle potansiyel verimde ve gıdalara ulaşımda kısıtlamalar görülebilmektedir.
Kurak ve aşırı yağışlara bağlı içme suyu kaynaklarının kirlenmesiyle gıda, vektör ve su kaynaklı hastalıkların (E. Coli, Salmonella, şigella vb.) artması önlemler alınmadığı sürece muhtemel risklerdir . Son 20 yılda (2001-2020) Avrupa’da meydana gelen afetlerin yarıya yakınını seller oluşturmaktadır. Ardından fırtınalar ve aşırı sıcaklıklar gelmektedir. İklim değişikliği; azalan mahsul verimi, artan orman yangını, bulaşıcı hastalıklar ve salgın riski, tarım alanlarında kirlenmelere, tarım ve gıda ürünlerinin kalitesini etkilemektedir.
Bu durumlar doğal afetlerin gelişmiş ülkeleri de etkileyebileceğini ve kriz haline sebep olabileceğini göstermektedir. Fakat ülkelerin gelişmişlik düzeyi ve proaktif önlemleri almadaki istikrarı nispeten etkilerin daha az ve iyileştirme faaliyetlerinin daha çabuk olabileceğini düşündürebilir. Tüm dünyada etkisini hissettiren Covid-19 pandemisi sebebiyle dünya genelinde hayati beslenme hizmetlerinde %30’luk bir azalma yaşandığı bildirilmiştir, özellikle hassas gruplar gıda güvenliği ve ulaşımında büyük risk altında olan gruplardır.
Bangladeş’te yaptığı çalışmada Covid-19 salgınının gıda güvenliği ve insan sağlığını ciddi şekilde etkilediğini, çiftçilerin tarımsal girdilere (tohum, gübre, ilaç, ekipman vb.) ulaşımının azaldığını, yiyecek ve içeceklere erişimin azaldığı üzerine çalışma ortaya koymuştur.Kaynak: A.Demircan-H.Dökmeci, Doğal Afetlerin Tarım ve Gıda Güvenliği Üzerine Etkileri ve Çözüm Önerileri.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.