Takip Et

OSMANLI'DA ÇİFTLİK YÖNETİMİ

Devlet, reaya çiftliğini yani aile emek ünitesini sürekli kontrol altında tutar. Bir çift öküzü olan aile, bir işletme birimi oluşturur. Bir çift öküzün işleyebileceği toprak birimi, iktisadi açıdan en verimli işletme olarak tanınmıştır. Bu raiyyet çiftliği, devlet için tarım ekonomisinin temel ünitesidir. Bu yüzden parçalanması ve/veya yok olmasını engelleyecek birçok kanuni önlemler almayı da ihmal etmemiştir. Devlet belli bir ekonomik ve sosyal rejimin uygulanması için tarla arazisini kendi mutlak kontrolü altına almak gereğini duymuştur. Buna miri arazi rejimi diyoruz (169).

Bu ünite, aynı zamanda, merkez içinde bir ana vergi ünitesidir; bu nedenle çift resmi adı verilen bir vergi sistemine bağlıdır. Alınan çift resmi sadece kişisel bir vergi olmayıp; çift-hane sistemi denilen bir yapıda köylü ailesini temsil eden hane'nin yani tümden bir üretim ünitesinin vergilendirildiği kombine bir vergidir (170).

Reaya, genellikle, parçalanmaları ve birleştirilerek daha büyük işletmelerin oluşturulması yasaklanmış olan bu işletme birimlerinden (çiftlik) birisini; devlet adına bu toprakların kiralanması ve yönetimiyle görevli sipahi ya da emin' e tapu resmi adı altında bir peşin kira (icarî muaccele) vererek kiralamaktadır (171).

Ancak, köylünün toprağını terk edemez yükümlülüğü ile bir anlamda özgürlüğü sınırlandırılmış, terk ettiğinde ise geri getirilmiştir. Aynı zamanda toprağını nadas dışında 3 yıl üst üste işlemeyen çiftçiden “çift bozan” veya “leventlik akçesi” adı altında toprağın boş kalmasından doğan zararları ödemek için vergi alınmıştır Reaya, dinlendirme (nadas) vb. gibi işin gerektirdiği makul bir mazeret olmaksızın bu toprağın (çiftlik) işlenmesini uzun süre terk edemez. Üç yıl boş bırakılan bir toprak - tapu resmi ve bunun sağladığı kullanma ve yararlanma hakkı ortadan kalktığından- kiracının elinden alınarak başka birine kiralanır(172).

Bununla birlikte dirlik topraklarının tasarrufu sürekli bir kiracı statüsünde olan reayaya bırakılmıştır. Dirlik toprakları genelde miri olmakla birlikte; sipahinin tersine reayanın bu tasarrufunun mülkiyete yaklaşan bir yanı vardır: Topraklar reayaya tapu ile verilmektedir. Reaya bu toprağı atadan oğula işlemekte; ölüm halinde ise oğlu, sipahiye tapu resmi ödeyerek aynı toprağı işlemeye devam etmektedir. Burada çıplak mülkiyeti (rakabesi) miriye, tasarruf hakkı reayaya ve bazı vergileri toplama yetkisi sipahiye ait özel bir mülkiyet statüsü karşımıza çıkmaktadır (173).

Köylü irsi ve ebedi kiracı olarak toprağı işlemektedir. Köylü topraktaki tasarruf hakları karşılığında devlete vergi ödeme yükümlülüğüne sahip olmuştur. Bu vergilerin toplanması makam ya da kişilere belirli görevler karşılığında bırakılmıştır. Bu kişiler sahibi-i arz olarak anılmıştır. Fethedilen topraklar mir-i rejim uyarınca dirliklere ayrılıp buralarda sahibi-i arz’lar görevlendirilmiştir. Sahibi-i arz, bu görevleri karşılığında devlete silahlı asker (cebeli) yetiştirmek, donatmak ve gerektiğinde savaşa katılmakla mükellef olmuşlardır (174).

Görüldüğü üzere, devlete ait topraklar üzerinde (miri arazi) kiracı olarak yerleştirilen reaya (köylü), tam bir mülkiyet hakkından yoksundur. Esasen kiracılık daimi ve irsi olsa da reaya, örneğin tarlasını satmak; hibe, vakıf veya vasiyet etmek; toprağı diğer mülkler gibi mirasçılarına aktarmak; tarlasını istediği biçimde kullanmak ve değerlendirmek; istediğini yetiştirmek ya da işleyip işlememek özgürlüğüne sahip değildir (175). 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.