Arıcılıkta söz sahibi bir ülke durumundayız.
Son dönemlerde ise bu üstünlüğümüzü kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyayız.Bunun nedenleri arasında arı hastalıkları,değişen iklim dengeleri,yanan orman sahaları,baldaki t”tağşiş” olgusu,bal ticaretindeki aracıların ve marketlerin aşırı kâr hırsları,üreticilerin örgütsüzlüğü vb.
Arıcılığımızın durumunu ve sektörün düzlüğe çıkması için neler yapmamız gerektiğini ele alalım:
“* Lokal bal arısı ırk ve ekotiplerinin fizyolojik, morfolojik ve genetik özellikleri belirlenmeli ve ıslah çalışmalarına hız verilmeli yeni projelere de destek verilmeli, birer damızlık materyal kaynağına dönüştürülmeli. * Lokal bal arısı damızlık materyal olarak kullanılıp bölgesel ana arı üretim işletmeleri oluşturulmalı.
• Ana arı ihtiyaçlarını, lokal ana arı üretim merkezlerinden sağlayan üreticiler katma değer yaratan sürdürülebilir güdümlü projelerle desteklenmeli. *
• Ülkeye yasa dışı yollardan getirilen yabancı menşeli ana arı üretim ve satışları engellenmesi için ciddi yaptırımlar içeren yasal düzenlemeler yapılmalı.
• Gerek gezgin gerekse sabit arıcılık için tam olarak alanların koloni kapasitesi belirlenmeli, etkin ve verimli kullanım için arılık yerleri oluşturulmalı, alanların kullanımına yönelik idari düzenlemeler yapılmalı.
• Arıcılıkta faaliyet gösterenlerin bilgi ve becerileri artırılmalıdır. Bu amaçla Bakanlık ve ilgili paydaşlarca eğitim programları geliştirilmeli, uygulamalı sabit ve mobil sürekli eğitim merkezleri oluşturulmalı.
• Üretim alanlarının arttırılması için ulaşılamayan üretim alanlarına ulaşım sağlanmalıdır. Monofloral üretim için özellikle tıbbi aromatik bitkiler gibi katma değer yaratacak yeni bal üretim alanları oluşturulmalı. Mevcut flora zenginleştirilerek korunmalıdır.
• Bal dışındaki diğer arı ürünlerinin de üretimine yönelik arıcılar özendirilmeli ve desteklenmeli.
• Paket arıcılık sistemleri geliştirilmeli, paket arıcılık yapılabilmesine olanak sağlayacak yasal mevzuat çıkartılmalı.
Bu planlamanın gerçekleşmesi için hangi yollar takip edilmeli?
• Arı yetiştiriciliği, arı ürünleri ve üretimlerine yönelik mevzuatlar günümüz şartlarına göre düzenlenmeli ve güncel tutulmalı.
• Zirai mücadelede ilaç uygulamaları paydaşlarca eş güdüm içerisinde yürütülmeli.
• Arı ve arı ürünlerinin ihracatına yönelik altyapıların oluşturulması için kovan başına destek yerine kaliteli ve akredite analizlerle belgelenmiş tüm arı ürünlerine destek verilmelidir.
• Akredite merkezlerde yapılacak arı ürünleri analizleri desteklenmelidir.
• Temel petek üretiminde kullanılan bal mumları, arı ve insan sağlığına uygun olmalı, agro-kimyasal bulaşıklığından ari olmasına ilişkin çalışmalar ve üretici firmalar desteklenmeli.
• Dünyada %92’lik üretim kapasitesi ülkemizde bulunan çam balının üretim alanları arttırılmalı ve bu sayede marka değeri yaratarak ihracat düzeyi yükseltilmelidir.
• Arı ürünleri tüketiminin önemine yönelik olarak tüketiciler bilgilendirilmeli, toplumsal farkındalık oluşturulmalıdır. Bu amaçla yazılı ve görsel medya kullanımına ağırlık verilmelidir. Arı ürünleri tanıtım ve bilgilendirmesine yönelik sempozyum ve fuar gibi organizasyonlar desteklenmelidir.
• Apiterapide sertifikalı hekim sayısı artırılmalı, uygulamalarda kullanılacak arı ürünlerinin standartları açıkça ortaya koyulmalı, üretimleri ve klinik araştırmaları desteklenmelidir.
• Bakanlığa bağlı, arıcılık konusunda çalışmalar gerçekleştiren enstitülerde bombus arısı ile ilgili araştırmalar yürütülmesi sağlanmalı. 19. Yabancı firmalara bağımlılığın azaltılması adına yerli firmalara teknik ve maddi açıdan destek verilebilecek mekanizmalar oluşturulmalı.
• Bombus arısı konusunda yaşanan ticarileşme B. terrestris’in doğada yayılma potansiyelini artırmaktadır. Bu nedenle farklı ticari popülasyonlar ve doğal popülasyonlar aynı zamanda genetik açıdan da tanımlanmalı olası risklere karşı tedbir alınmalı ve doğal popülasyonlar ile olası ticari melezleri arasındaki genetik etkileşimler ortaya konulmalıdır.
• Ticari kolonilerde görülen parazit ve patojenlerin doğal B. terrestris ve diğer arı popülasyonlarına bulaşma durumu ile yuva yeri ve besin kaynakları bakımından oluşabilecek rekabet ekolojik açısından incelenmelidir.
Kaynak:3.Milli Tarım Şurası Komisyon Raporu
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.