Batı Trakya ve Makedonya gezimizin ikinci gününde Batı Trakya Türkleri’nin merhum, efsanevi lideri Doktor Sadık Ahmet’in oğlu Levent Sadık’ın gayet modern bir işletme olan tesisini gezerken Sadık Ahmet ve siyasi faaliyetlerini de hatırlamakta ve kısaca aktarmaktayız.
Azınlıktan bir adayın bir daha Parlamento’ya girmesini istemeyen yeni hükümet bağımsız adaylar için de %3’lük ülke barajını geçme zorunluluğunu getiren seçim yasası değişiği yapar. Böylece en az parlamentoya girmek için 200.000 ülke barajı oyu gerekirken 150.000 nüfuslu Türk Azınlığı’nın Parlamento’ya Bağımsız Milletvekili göndermesi de imkânsız hale gelmiştir.
Bu arada Gümülcine Başkonsolosu Kemal Gür, Rodop Valisi’ne bir mektup yazarak, saldırıya uğrayan Türk dükkanlarını ziyaret edeceğini bildirmiştir. Mektubunda Batı Trakyalılardan “soydaşlarımız” diye söz etmesi üzerine Yunanistan Gür’ün geri geri çekilmesini istemiş, fakat Türkiye bu talebi reddetmiştir.
Bunun üzerine Yunanistan 3 Şubat 1990‟da Türk-Yunan tarihinde ilk defa bir Türk diplomatını persona non grata (istenmeyen kişi) olarak Yunan topraklarından çıkmasını istemiş, Türkiye de aynı işlemi misilleme olarak Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu’na uygulamıştır.
1995 yılı bahar aylarında Merhum Sadık Ahmet ile baş başa son görüşmemiz Gümülcine ile İskeçe arasında Yaka’da yer alan Narlıköy’de oldu.
Narlıköy İmam’ı Sadık’ın evinde şahıslarımıza düzenlenen yemek davetinde Batı Trakya iç siyasetinden dünyadaki ilgili gelişmelere kadar pek çok konuyu ele aldık.
Sadık Ahmet, Yunan Politikaları’na olduğu kadar Azınlık içinde bazı içinden gelen bazı şahısların Yunanlıların oyunlarına alet olmalarına karşı oldukça sinirliydi.
Son olarak Gümülcine’de Kapalı çarşı önünde ayaküstü sohbetimiz oldu. Bu son görüşmemizdi.
Fakat Yunan devleti de Sadık Ahmet’in peşini bırakmamıştı.
Yaka yolu ile İskeçe’ye doğru giderken bir suikast planının kurbanı oldu.
Gümülcine çıkışında polis noktasından polisler tarafından Suikastçi Yunanlıya Sadık Ahmet’in gelişi bildirilir. Susurköy Kavşağı’nda aracının önü traktörle kesilerek Yunan Milli amaçları(!) na ulaşılır.
Suikastın davası ise daha da ilgi çekicidir. Yargılamayı yapan Yunanlı Hakim şu cümleyi kullanır: “ Siz Müslümanlar kadere inanırsınız. Kaza şüpheli de olsa kader sonucudur.” Ve sanık beraat ettirilir.
Temmuz 1995’te Sadık Ahmet’in şüpheli bir trafik kazasında vefat etmesi de Azınlığın haklarını arama mücadelesini durduramamıştır. Gümülcine’nin seçilmiş Müftüsü İbrahim Şerif, Eylül 1997 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmuş ve AİHM de Aralık 1999 tarihli kararında, Yunanistan'ı oybirliğiyle suçlu bulmuş ve ayrıca Yunanistan Devleti’ne tazminat cezası vermiştir. (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.