Tarımsal kazançların mükellefiyet dışında tutulması, büyük tepkilere yol açtığı ileri sürülmektedir. Özellilikle bu tepkilerin vergi adaletinin ihlal edildiği noktasında yoğunlaştığı belirtilmektedir. 1950’yi takip eden ilk üç yılda, tarım kesiminin nispeten daha yüksek bir refah düzeyine ulaşması ve bu kesim içinde bazı kimselerin çok yüksek kazançlar elde etmesi söz konusu eleştirilerin en önemli sebebini oluşturmaktaydı (397).
Ancak, 1950-1953 döneminde tarım sektöründe büyük kazanç temin edenlerin sayısı çok sınırlıydı. Yapılan hesaplamalara göre gelir vergisi kapsamına alınabilecek çiftçi sayısı ancak büyük arazi sahibi olan 30-40 kişi kadardı (398).
1.2.1951 tarihinde Meclis Başkanlığına Gelir Vergisi Kanununda bir takım düzenlemeler yapılması amacıyla iki kanun teklifi sunulmuştur (399).
Her iki kanun teklifi de, tarımsal kazançların milli gelir içinde sahip olduğu büyük paya rağmen, bütünüyle Gelir Vergisinden ayrıcalıklı tutulmasının verginin umumiyet prensibine aykırı düşeceği gerekçesiyle, bu gelirlerin vergilendirilmesi gerektiğini ileri sürmekteydi (400).
Bu iki teklifte müşterek olan esas nokta, küçük çiftçinin Gelir Vergisi dışında bırakılması için bir muafiyet tesis edilmesi ve bütün ziraî kazançların muayyen bir kısmının vergiden müstesna tutulması idi. Ekrem Alican’ın teklifinde çiftçi muafiyetinin şartları, çiftçinin, arazisinin bulunduğu yerde ikamet etmesi ve işlediği arazinin genişliğinin her sene asgari yüz ölçümü cetvellerinde gösterilecek miktarı geçmemesi şeklinde tespit edilmişti (401).
Kanunu’nun 22. maddesinde mevcut hükme benzer şekilde 10000 lirayı aşmayan ziraî kazançların 2500 lirası olarak belirlenmişti. Ahmet Tekelioğlu’nun teklifinde ise tarım kazançlarının seyyanen 5000 lirası vergiden müstesna tutulmuştu (402).
Her yıl, konjonktür durumu göz önünde tutularak, asgari yüz ölçümü cetveli Maliye ve Ziraat Vekaletlerince hazırlanarak Nisan ayı sonuna kadar ilan olunacaktı. Bu cetvel o sene hangi çiftçilerin vergiye tabi olup, hangilerinin istisna edileceğini belirleyecekti. Cetvelde bildirilen miktar kadar arazide ekim ve bakım yapmış olan tarımsal işletme sahipleri, Mayıs ayı içerisinde bağlı bulundukları vergi dairelerine birer ekim ve bakım beyannamesi vererek işledikleri arazi yüzölçümünü ve diğer gerekli bilgileri bildireceklerdi. Hasat zamanından hemen önce hazırlanan verim cetvelleri de Maliye Vekâletince vergi dairelerine gönderilecek ve bu belirtilere (karine) dayanarak vergi daireleri tarımsal kazançların gelir vergisini izleyen yılda tarh edecekler ve bu vergi aynı yılın Mart ve Eylül aylarında diğer gelir ve iratların vergisi ile aynı zamanda tahsil edilecekti (403).
1951-1952 tarihlerinde tarım kesiminin Gelir Vergisi kapsamına alınması durumunda Devlet Hazinesine hatırı sayılır miktarda irat sağlanacağı tahmin edilmekteydi. Ekrem Alican, yekûnu 24 milyon dönüm olan orta ve büyük işletmelerin, teklif ettiği önerge doğrultusunda vergilendirilmesi durumunda 100 milyon liralık bir gelir sağlanacağını tahmin etmekteydi. Bu konuda çalışma yapan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Osman Okyar’da Ekrem Alican ile aynı tahmini sonuca ulaşmıştır (Feyzioğlu, 1954: 10). Yine tarım kesiminin Gelir Vergisi kapsamına alınmasının bütçeye katkısı konusunda, Siyasal Bilgiler Fakültesi Doçentlerinden ve İstatistik Genel Müdürlüğü Milli Etüt Grubu Uzmanlarından, Reşat Aktan tarafından etraflıca bir tetkik yapılmıştır. Aktan 1952 yılına ait milli gelir tahminlerine dayanarak yaptığı hesapta öncelikle muhtelif genişlikte arazi işleyen çiftçi ailelerinin yıllık safi gelirlerini hesaplamıştır. Bunu takiben 5.000 liralık bir istisna haddi kabul etmiştir. 2.5 milyonu bulan çiftçi ailesinden sadece 30-40 bini bu istisna haddi dışında kalmaktaydı. Yani 30-40 çiftçi ailesi vergi mükellefi tutulmakta idi. Fakat sayısı bu kadar az olan büyük arazi sahiplerinin işledikleri toprak ve elde ettikleri hasılat, umumi ziraî arazi ile ziraî kazançların 1/4’üne yakın bulunmaktaydı. Bu gelir sahiplerinin gelir vergisine tabi tutulmaları halinde elde edilecek hasılanın (vergi gelirinin) 135 milyon civarında olacağı Reşat Aktan tarafından hesap edilmiştir (404). (NAİM ÖZDAMAR-DENGE YAZAR VE BUHARKENT MUHABİRİ)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.