Günümüz dünyamızda insanoğlunun başına gelen son ve en büyük “dert” olarak Corona virüs salgınını ilk sıraya yerleştirmemiz gerçekçi bir yaklaşım olacaktır.
Şu günlerde ise Başta Sayın Sağlık Bakanı olmak üzere tüm sorumlu ve yetkililer salgının yeniden ve tehliklei bir biçimde yayılma eğiliminde olduğunu ısrarla beirtmekteler.Her gün akşam televizyolardan verilen rakamlar artı halkın büyük bir kesimini etkilememekte.
Ortaya çıkışından beri Corona salgını insanların sağlığı kadar ekonomik geleceklerini de derinden etkiledi.
Öncelikle gıda sektörü etkilendi.
Salgın başlar başlamaz bizde ve tüm modern dünyada toplulukların ilk refleksleri gıda ve gıda kaynaklı tarım ürünlerine sahip olmak amacı ile gıda satış alanlarından elden geldiğince fazla stok bulundurma hareketlerini ortaya koydular.
Bunca ciddi tedbire rağmen. Bunun sonucu olarak da bizzat yaşadığımız gibi ülkemizde ve pek çok ülkede sebze, meyve, tahıl çeşitleri, bakliyat ürünleri, mamul gıda fiyatları neredeyse % 100’lere yaklaşan oranlarda yükseldi.
Görünen gerçek odur ki iyi senaryonun bölümlerinden birisi olarak ikinci salgın dalgası gelmekte. Hem bizde hem de pek çok ülkede. Bu da göstermektedir ki gıda önümüzdeki yıllarda değil ay ve mevsimlerde en önemli “stratejik” ürünü olacak.
İçinde bulunduğumuz salgın döneminin orta vadeli değil yakın dönem sonuçlarından birisi gıda sıkıntısı olacaktır.
Daha salgının başlangıç günlerinde başta ABD ve Japonya olmak üzere birçok devlet gıda desteklemesine yüksek oranda destekleme ayırdı.
Pek çok ülke salgından ders çıkardı. Orta ve uzun vadede gıda üretim, ihracat, ithalatını ve tarım üretim ve ekonomilerini yeni baştan planlamaya başlamalarına rağmen biz hala günü birlik politikalarla günü kurtarma peşindeyiz.
Hala gıda üretimine tarımsal üretime gözle görülük somut destekler ortada yok.
Buna paralel olarak FAO yaklaşık 60 ülkede gıda sıkıntısı olacağını bildirdi.
Türkiye ise ise sadece % 2 oranında ve 6 700 ton tohum desteklemesi kararı aldı; gerçekte ise 3-3,5 milyon ton tohum destekleme kapsamına girmeliydi. Ve hala tohum ve gıda stokları oluşturulmadı.
Bu yaklaşım Türkiye’nin,politikacıların,bürokrasinin yakın gelecekte ve orta vadede orta ya çıkabilecek gıda krizini ciddiye almadığının göstergesidir.
Maliye ve Hazine Bakanlığı Corona desteklemelerini dağıtırken en sona üretici kesimi bıraktılar. Ve hatta tarım sektörünü nakdi olarak desteklemelerden hiç yararlandırmadılar.
Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün(FAO) de olduğu Küresel Gıda Krizleri Ağı’nın açıkladığı 2020 yılı raporunda, 55 ülkede 135 milyon kişinin gıda güvencesi açısından kriz düzeyinde ya da daha kötü durumda olduğu; Covid-19 salgınının da etkisiyle daha ciddi sıkıntılar yaşanabileceğini vurgulanıyor. Korona virüs salgınına karşı gerekli önlemler alınmadığı takdirde gıda krizine ve küresel düzeyde kırılgan gruplar üzerinde yaratacağı etkiye dikkat çekiyor. FAO, salgınının
Covid-19’un gıda ticareti ve piyasalar üzerindeki etkilerinin hafifletilmesine ilişkin olarak, ülkelerin gıda tedariği, küresel gıda ticareti ve gıda güvenliği üzerindeki etkilerini azaltmak için ayrıca özen göstermeli, demesine rağmen biz hala uyumaktayız.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.