Takip Et

Cumhuriyet Hükümetlerinin Tarıma Yaklaşımları-17

Her ne kadar Cumhuriyet hükümetleri tarımın yönlendirilmesi ve düzenlenmesinde etkili olmuşsalar da tarım politikalarında en etkili güç Atatürk olmuştur.

1 Kasım 1937’de göreve gelen 1. Bayar hükümeti programında,”Atatürk tutulacak yolu her fırsatta bize göstermiş ve bizzat ziraatla uğraşarak övünülecek eserler vücuda getirmiştir” denilmekteydi.

Aşağıdaki anı Atatürk’ün tarıma verdiği önem açısından dikkate değerdir.

“Yıl 1936, Atatürk İstanbul'da Florya köşkündedir. Mevsimlerden sonbahar. Atatürk'ün köşkte halkla temas edememekten ötürü canı sıkılmaktadır. Selanik günlerinden dostu Nuri Conker'e köşkten gizlice kaçmayı teklif eder. Nuri Conker özel bir araba bularak ve Atatürk de kıyafetini değiştirerek köşkün kapısında bekleyen özel araba ile Çekmece'ye doğru ilerlemeye başlarlar. Atatürk neşelidir. Refakatte kimse yoktur. Birden Atatürk'ün gözleri çift süren bir köylüye takıldı. Arabayı durdurdu. Köylünün yanına gitti, çiftin bir yanında öküz, bir yanında merkep vardı. Ulu önder köylü ile konuşmaya başladı. Köylü onu tanımamıştır. Atatürk çifte öküz yerine neden merkep koştuğunu sordu. Köylü vergi memurlarının sattığını bildirdi. Atatürk muhtar ve kaymakama neden şikâyet etmediğini sordu, öküzün satılmaması gerektiğini bildirdi. Köylü "onlar bilmez olurlar mı burada kuş bile uçmaz, şimdi Atatürkümüz var başımızda" der. Atatürk, Valiye ve Başvekil İsmet Paşa'ya derdini anlatmasını söyledi. Köylü onlara derdini işittiremeyeceğini bildirdi. Nihayet Mustafa Kemal Paşa'ya derdini anlatmasını tavsiye eden Atatürk'e köylü "O işinden gücünden başını kaldırıp bizim öküzün arkasından mı seyirtecek, sen gönlünü rahat tut beyim, biz işimizi koca oğlanla görürüz tasa etme" der. Atatürk, Nuri Bey'le birlikte köşke döner, yaverine İstanbul'daki Bakan Milletvekili ve Başvekil İsmet Paşa'yı, İstanbul Valisini çağırması emrini verir. Nuri Bey'e de köylü Halil Ağa'yı köşke getirmesini bildirir. Nuri Bey Halil Ağa'yı birçok uğraşıdan sonra kendisi ile görüşen zatın zengin olduğunu öküz vereceğini vaadini de yaparak, karısının ısrarı üzerine, köşke getirir. Sofrada 25 kişi vardır. Atatürk bir ara hazır bulunanlara "Bu akşam soframıza efendimiz gelecek" der. Herkes şaşırmıştır, kimdir bu efendimiz? Atatürk Başyavere buyursun talimatını verir. Köylü Halil Ağa girmemekte diretmektedir. Gevezeliğinin cezasını çektiğine inanır, Nuri Bey köylünün koluna girerek salondan içeri sokar. Atatürk, Halil Ağa'ya hoş geldin dedikten sonra "İşte beklediğimiz efendimiz" diye onu tanıtır. Atatürk orada bulunanlar huzurunda tarlada konuşulanlar ve Halil Ağa'nın herkes hakkında ne dediğini bir bir köylü- nün kendi ağzından tekrar ettirir. Halil Ağa ikramdan sonra ayrılır. Atatürk hazır bulunanlara hitaben "Halil Ağa'nın öküzünü satıp üretimi aksatan kanunu, ya biz yaptık, ya da bizim yaptığımız kanun yanlış yorumlanarak uygulama yapılıyor. Böyle bir kanun yaptıksa memleketçi- karlarına aykırıdır. Nasıl yaparız. Eğer yaptığımız kanun böyle yorumlanıyorsa Hükümet nasıl bir yönetim içindedir? Unutmayın ki olay İstanbul'da geçiyor. Acaba diğer yörelerde neler oluyor? "Biçiminde konuşarak" Biz Cumhuriyeti süs olsun diye kurmadık. Halktan yana bir idare kurmak için yaptık. Hükümetin müfettişlerini, valileri, kaymakamları var. Bunların Halil Ağa'nın öküzünü satmanın ne demek olduğunu bilmeleri gerekir. Bir parti örgütümüz var, halkın içinde dirsek dirseğe yaşamaları gerekli, onlarda böyle bir uygulamadan söz etmiyorlar, ne demektir bu? Bizim halkla beraber ve halk için değil, halka rağmen bir sistem kurduğumuz sanılmaktadır. Asıl üzüldüğüm husus burası. Biz cumhuriyeti anlatamamışız beyler, bundan bu çıkıyor."(1).

(1): Vecdet ERKUN, ATATÜRK DÖNEMİNDE TARIM POLİTİKASI,s248. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.