Ben bir tıp insanı değilim. Tıp konusunda ahkam kesecek kadar da ukala değilim. Ancak tıp insanlarının araştırma sonuçlarını aktarmayı da kendime görev bilmekteyim.
Bor, insan vücuduna doğal olarak yiyecek ve içeceklerle, solunum ve deri yoluyla girmektedir. Vücuda giren borun % 90-95 kadarı ilk 24 saatte değişikliğe uğramadan idrarla atılırken, çok az bir kısmı kemik, tırnak, saç, dişler, kıllar; karaciğer ve dalak gibi organlarda birikir 1-2. Yüksek dozlarda bor alınması durumunda, kusma, ishal, baş dönmesi, titreme gibi zehirlenme belirtileri gözlenebilir. Deride döküntüler, karaciğer, böbrek ve merkezi sinir sistemi anormalikleri de görülebilmektedir. (69)
Yapılan araştırmalar, 'bor’un zehir etkisinin düşük olduğunu göstermiştir. 15-30 g boraks veya 2-5 g borik asit doğrudan alındığında ani rahatsızlıklar ortaya çıkar. Yetişkinlerde baş ağrısı, kusma, ishal, depresyon; çocuklarda ise daha çok havale, koma ve beyin zarı tahribi gibi durumlar zehirlenme belirtileri arasındadır. (70)
YARARLARI DA VAR
Yararlı etkileri de tespit edilen bor; kalsiyum, D vitamini ve bazı vücut minerallerinin düzenlenmesinde rol oynar. Ca ve Mg’ un azalmasını da önleyerek kemik yapısını korur. Tablet şeklinde bor alındığında küçüklerin öğrenme yetenekleri ve okul becerilerinin arttığı, sportif performans ve atletik yapının geliştiği tespit edilmiştir.
Günlük 3.25 mg bor alınmasının motor aktivitelerde, tepki süresinde, kısa ve uzun süreli hafıza ve hatırlama yeteneklerinde gelişmeye neden olduğu belirlenmiştir. Daha düşük dozda alınmasında ise bireylerin daha zayıf psikomotor ve zihinsel performans sergiledikleri gözlenmiştir. Bu çalışmalar göstermektedir ki beyin fonksiyonları ve zihinsel performans için bor temel bir elementtir. (71)
KURU ERİK BOR DEPOSU
Nielsen’in 1992 yılında yapmış olduğu araştırmalar, bor içeren gıdaların kemik erimesini engellemeye yardımcı olabileceğini ortaya çıkarmıştır. (72) Ayrıca Nielsen, yüksek kemik erimesi riski taşıyan 48-82 yaşları arasındaki bayanlar üzerinde yapmış olduğu araştırmada, borun Ca ve Mg metabolizmasını artırarak östrojenik katkı sağladığını tespit etmiştir.
Erkeklerde de testesteron seviyesini artırarak kas doku miktarında artışa neden olduğu da ortaya konmuştur. Ca, Mg ve riboflavin (vitamin B2) içeren vitaminli minerallerle dengeli şekilde alınırsa borun olumlu etkisi üst seviyelere çıkar. (73)
Günlük olarak çocuklarda 1,5 mg, 11-18 yaş arası erkeklerde 2 mg, yetişkin erkeklerde 2 mg, kadınlarda 2 mg, menapoz öncesi kadınlarda 3 mg, hamilelerde 2,5 mg emziren annelerde ise 2,5 mg bor, sağlık acısından en uygun miktardır.
Önemli bir bor kaynağı olan erik kurusunun (Prunus domestica) 100 gramı, vücudun günlük ihtiyacı olan 2-3 mg boru karşılar. (74)
Borca zengin bitkisel gıdalar, yapraklı sebzeler, fındık, baklagiller ve turunçgiller dışındaki meyvelerdir. (75)
Elma, vişne, üzüm, fındık, ceviz, fasulye, pancar, biber ve baklagillerde yüksek oranlarda; tahıl, patates ve çilekte ise az miktarda olduğu tespit edilmiştir.
1980’lere kadar sadece bitkiler için değerli olduğu düşünülen 'bor'un, bu tarihten sonraki araştırmalar sonucunda aşağıda belirtilen konularda da hayatı öneme sahip olduğu ortaya çıkarılmıştır:
a. Enzimatik hücre reaksiyonlarında,
b. Hücre zarının sağlıklı işlemesinde,
c. Diğer mineraller ve D vitamini metabolizmasında,
d. Steroid hormonların düzenlenmesinde,
e- Arthritis, osteoarthritis ve osteoporosis’in engellenmesinde
f.- Beyin ve zihinsel fonksiyonların desteklenmesinde. (76)
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.