1950’de Türkiye’de her açıdan yeni bir dönem başlamıştır. 14 Mayıs 1950 seçimleriyle Türkiye’de ilk kez demokratik bir yolda ve halkın özgür iradesiyle yılların ve M. Kemal Atatürk devrimlerinin uygulayıcısı CHP iktidarı yitirmiş ve 1946’da başta Celal Bayar olmak üzere bu partiden ayrılan dört milletvekili tarafından kurulan Demokrat Parti seçimleri kazanmıştır. Bu yeni siyasal oluşum ve çok partili parlamenter sisteme geçiş, ülkede büyük bir coşku ve umut yaratmıştır. Demokrasinin bütün kurum ve kuralları ile iyileşeceği umulmuştur. 15 Mayıs 1950’de CHP’den iktidarı devralan DP’nin programı da demokratik düzene övgülerle ve ona inancını belirleyin açıklamalarla doludur. Programın birinci maddesinde şöyle demektedir: “Siyasal yaşamımızın birbirine karşılıklı saygı gösteren partiler ile yönetimine inanan Demokrat Parti, Türkiye Cumhuriyetinde demokrasinin geniş ve ileri bir anlayışla gerçekleşmesine ve genel siyasetin demokratik bir görüş ve zihniyetle yürütülmesine hizmet amacıyla kurulmuştur (1).
DP’nin iktidara gelişi ,ile beraber tarıma verdiği önemin yansımaları Aydın’da da görülmeye başladı.
1950 Mart ayında bir Amerikan şirketi ile mukavele yapılmıştır. Bu mukaveleye göre Nazilli ovası sulama tesisi genişletilecek, 1951 yılına kadar bu tesis Atça’ya kadar uzatılacaktır. Ankara’dan gelen Aydın milletvekillerinden Dr. Mazhar Germen’den alınan habere göre Büyük Menderes Havzasının etüdü anlaşması bir Amerikan şirketi ile imzalanmış, 1950 yılı 3,4 milyon lira sarf olunarak Işıklı Barajı ve Nazilli ovası sulama kanalarının genişletilmesine çalışılacağı, etütlerde gelecek yıla kadar devam edilmiş dolayısıyla Atça ovasına kadar su verileceği bildirilmiştir. Ayrıca 1950 yılı içinde yapılması planlanan işler arasında Bozdoğan ovasının tehdit eden Akçay mahmuzlarının takviye edilmesi de bulunmaktadır(2).
Demokrat Parti (DP), devletin ekonomik hayata müdahalesini yoğun olarak eleştirmiş, ekonomik kalkınmanın özel sektör eliyle gerçekleşeceğini savunmuştur. Daha iktidarının ilk yıllarında ithalata getirilen kısıtlamalar kaldırılmış, kredi faizleri düşürülerek özel sektörün daha fazla kredi kullanımını teşvik etmiştir. Bu dönemde yabancı sermaye girişini teşvik etmek amacıyla ilk kez yasal mevzuat oluşturulmuş, KİT’lerin özel sektöre devri öngörülmüştür. Başbakan Adnan Menderes’in 30.3.1951 tarihinde TBMM’de açıkladığı İkinci Menderes Hükümeti programında, "Devlet işletmeciliğinin sadece ana sanayiye taalluk eden amme karakteri haiz işlere hasredilmesi ve devlet tarafından kurulmuş işletmelerin peyderpey hususi teşekküllere devrine çalışılacaktır.’demekteydi(3).
Demokrat Parti, daha önceleri yapılan gereksiz müdahalelerin ekonomik aktiviteyi bozduğunu ileri sürmüş, yabancı sermaye girişini, kamuya ait fabrikaların özel sektöre devrini öngörmüş, kısaca liberal bir politikayı savunmuştur. Çok partili rejime geçiş siyasi yapıda olduğu gibi, ekonomik yapıdaki değişmeleri de beraberinde getirmiş, geçmiş yıllarda yaşanan ekonomik durgunluk, yüksek oranlı işsizlik ve diğer ekonomik nedenler, 1923'lerden beri devam eden tek partili hükümetin, 1950 yıllarda düşmesine neden olmuştur (4).
(1): İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi, Türk Ekonomisinin 50 Yılı, Fatih Yayınevi, İstanbul 1973.
(2):Menderes Havzası Etüdü”, Aydın, 9 Mart 1950, s. 1.
(3). Babüroğlu, Selahattin (1982), Atatürk Dönemi ve Sonrası Kamu İktisadi Teşebbüsleri (Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları) s 173.
(4):Çelebi, Esat (2002), “Atatürk’ün Ekonomik Reformları ve Türkiye Ekonomisine Etkileri 1923-2003”, Doğuş Üniversitesi Dergisi, (5) s 35.
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.