Herkesin kendi içinde yaşattığı sevgi, saygı.yaşam düzeni tek düze doğrularla ifade edilsede aslında kocaman farklılıklar barındırıyor.Sevgi aslında neydi ? Aklıma hepimizin ıslak kirpikler ve heyecandan sımsıkı kitlenmiş parmaklar ile yapmaaa Asya dediğimiz 'Selvi boylum al yazmalım' filmi geldi. Orda da 3 farklı karakter başka şekillerde seviyordu karşıdakini. Üç karakter içinde en büyük tutku aşk ve değer derecesi kendinde idi. Ekranda herkes yapma Asya derken , herkes kendi yaşanmışlığındaki duyguyu istiyordu. Kimisi emeğe değer verirken , kimisi tutkunun peşinden koş Asya diyordu ama yükselen seslerin hepsi kendi içlerindeki veya isteklerindeki duygu idi.
Güne başlarken kaç kişi kendine 'bugün kendim için ne yapmalıyım?' diye soruyor ya da kaç kişi 'kendimi ne kadar seviyorum diye soruyor ?' Yada kendimizi seviyor muyuz? Kendimize ne kadar saygı duyuyor ve kendi mutluluğumuzu ne kadar ön planda tutuyoruz? Oysa sevgi ve saygıyı aslında en çok kendimize göstermemiz ,en çok kendimizi mutlu etmemiz gerekmiyor mu?
Milyonlarca insan güne başlıyor ve günü bir şekilde sonlandırıyor. Ve gün sonunda elde kalan bedensel ve ruhsal yorgunluklar olurken , kimisi için kötü bir gün iken bir başkası için yeni başlangıçlar ,mutluluklar deneyimler olabiliyor . Bu hayat hepimizde bireysel ve kıyaslanamaz! Kıyaslamanın başladığı yerde; mutsuzluk ,tatminsizlik , istem dışı kıskançlık ve nefret benzeri duygular oluşmaya başlar. Günümüzde yanıltıcı sosyal medya paylaşımları yüzünden kendi hayatından , bedeninden hatta anne babasından bile nefret etme boyutuna geliyor insanlar. Özendirilen şeylerin arka planı bambaşka iken sırf üç kuş para kazanmak uğruna etik değerler yerle bir ediliyor .Bu kandırmacaya kanan insanlar ne kendini seviyor nede hayatını ! Asıl çıkmaz bence burda başlıyor . Kimisi kredi çekip burnunu yaptırırken , kimisi dönüşü olmayan hatalar zincirinde buluyor kendini. Hep bir özentilik daha lüks ve daha özel hissetme arzusu ve bunların tek sebebi görünür olma isteği . Çünkü birey ya kendini sevmeyi bilmiyor yada ailede sevgi kavramını farklı algılamış oluyor . Mesela zengin damat veya iyi para kazanan evlat ayrımı gibi ... Kişi sanıyor ki farklı ve özel olursa ,çok parası olursa insanlar ona saygı duyacak ve sevecek. Ahh ne büyük bir çıkmaz . Ne büyük bir kaos ! Ve ne acıdır ki istekler elde edilse bile bir zaman sonra farkedilen şey şu oluyor ; insanların işine yaradığı kadar veya çıkarı olduğu kadar önemsenmiş olduğu ve içinde kocaman bir mutsuzluk ve yanlızlık duygusu ile bir çöp yumağına dönmüş zincirler döngüsü ... Bedensel veya maddesel şeylerin değişimi ile gelen övgü ve kalabalıklar , bir süre sonra yerini görünmezliğe bırakıyor . Veya yaptığınız fedakarlık ve jestler göreviniz olarak algılandığı için en ufak bir tersi tutumda yerini korkunç itham ve öfkelere bırakıyor .
Mutlu olmayı bilmiyor, kendimizi sevmiyorsak sahip olunan şeyler bize asla duygusal tatminlik vermeyecektir . Kalabalıklar içinde bile yapayalnız hissedecek , içtiğimiz ve yediğimizden bir lezzet alamayacağız.
Sevgiyi en çok kendimize göstermeli , saygıyı en çok kendimize duymalıyız! Hiç kimse harika değildir ama eksik olarak göze batan şeyleri var olan güzellikler ile karşılaştırırsak aslında sevebilme şeklinin bin türlü rengini görmeye başlarız . Mesela sağlıklı bir bireyin ,yürümenin görmenin duymanın aslında bu hayatta en büyük değerler olarak algılaması ancak bunlardan birini kaybedince veya kaybetme riski yaşayınca yüzleşmesi gibi .Sabah uyandığınızda sağlıklı iseniz geçin aynanın karşısına ve elinizdeki değerler için Yaratıcıya teşekkür edin sonra da kendiniz için birşeyler yaparak güne ilk adımlarınızı atın . Önce kendinizi sevin ve kendinize saygı duyun! Bu hayat sizinle başladı sizinle bitecek!
Aristoteles'in dediği gibi 'Mutluluk kendi kendine yeten bir iyiliktir.'
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.