AyFm 100.5

"Ey kendine zulmeden kullarım!"

“Kalp her zaman deneyimsizdir.”

Bu cümle, insanın en temel halini anlatıyor aslında. Kaç yaşına gelirsek gelelim, kalp dediğin organ hiçbir tecrübeyi hafızasında tutmuyor. Her olayda yeniden afallıyor, yeniden şaşırıyor. Bu yüzden dışarıdan gelen dertlerle baş etmek nispeten kolay; çünkü olayın faili biz değiliz. “Kader” dersin, “imtihan” dersin, yürürsün.

Ama mevzu insanın kendi kendine ettiklerine geldi mi, iş değişiyor.

Zaten en ağır yükü insan kendine taşıtıyor.

Yanlış kararlar, gereksiz öfke, sabırsızlık, hesapsız adımlar… Sonra dönüp kendine kızmalar, “Bunu niye yaptım?” sorgulamaları. Dışarıdaki düşmanla mücadele etmek kolay; insanın kendi nefsiyle cebelleşmesi zor olan.

Burada işte o kadim teselli devreye giriyor:

“Elhamdülillah.”

Dert nasıl ki insanın kapısını çalıyorsa, derman da aynı kapının eşiğinde bekliyor. Ve mesele dünyevi bir motivasyonla değil, ayetin netliğiyle açıklanıyor:

“Ey kendilerine zulmeden kullarım!
Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.”

Bu cümle, romantik bir teselli değil; dümdüz bir uyarıdır.

“İnsansın, hata edersin; ama hatanın üstünde oturup kendini çürütme.” demektir.

Tasavvufta dönüşün kapısı hep açıktır. Hatta kapı, kul yüzünü çevirdiği anda açılır. Çünkü mesele kusursuzluk değil; yanlışa sapınca yolun nereye döneceğini bilmektir. Rabb’in affı yumuşak bir duygusallıkla değil; merhametin bir sistem olduğuna dair sağlam bir bilgiyle anlatılır.

Sonuç?

İnsan kendine zulmettiğini fark ettiği anda yolun yarısını yürümüş olur.

Geri kalan yarı da, “Ümidini kesme.” emriyle tamamlanır.

Kalbin acemiliği de zaten burada:

Hata eder ama tekrar yola koyulur.

Yanılır ama istikameti yeniden bulur.

Hepsi bu. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.