İnternette ne kadar güvendeyiz?
Bu soruyu artık sadece teknoloji meraklıları değil, sıradan vatandaş da kendine sormak zorunda. Çünkü bugün hayatımızın neredeyse tamamı ekranlara taşındı, ama mahremiyetimiz aynı hızda bizimle gelmedi.
Ev adresimizi bir yabancıya söylemekten çekiniriz ama sosyal medyada nerede olduğumuzu, ne yaptığımızı, hatta kimi zaman ne hissettiğimizi gönül rahatlığıyla paylaşırız.
Bu ironiyi hepimiz biliyoruz; yine de sürdürmeye devam ediyoruz.
Göründüğü kadar masum değil...
Veri biliminin ne kadar ilerlediğini gösteren çarpıcı örneklerden biri, yıllar önce Amerika’da yaşandı:
Bir perakende zinciri, müşterilerinin satın alma alışkanlıklarını analiz ederken, genç bir kadının bazı ürün tercihlerindeki değişimden yola çıkarak hamile olduğunu tahmin etti.
Kadının kendisi bu bilgiyi ailesiyle henüz paylaşmamıştı bile.
Ortada hiçbir gizli kamera, hiçbir özel konuşma, hiçbir ihbar yoktu.
Sadece normal görünen alışveriş hareketleri…
Bu örnek, veri biliminin nasıl bir düzeye geldiğini anlatmak için hâlâ kullanılıyor. Üstelik bu, yıllar öncesinin imkânlarıyla yapılmış bir analizdi. Bugün elimizde çok daha güçlü teknolojiler, çok daha detaylı veri setleri ve çok daha agresif reklam algoritmaları var.
"Gizleyecek birşeyim yok"
Bu cümle son yılların en tehlikeli yanılgısı.
Mesele gizlemek değil, kontrol.
Bugün telefonlarımız, izlediğimiz videolar, okuduğumuz haberler, attığımız her adım, durduğumuz her saniye bile veri hâline geliyor.
Üstelik bu veriler sadece “ne yaptığımızı” değil, “yakında ne yapabileceğimizi” tahmin etmek için de kullanılıyor.
Yani mesele bir sırrımızın olup olmaması değil;
bize ait olan bilgiler üzerinde söz hakkımızın yavaş yavaş erimesi.
Veri Bilimi Yeni Bir Öngörü Gücüne Dönüştü
Eskiden bir insanın ruh hâlini anlamak için sohbet gerekirdi.
Bugün bir uygulama bunu üç beğeniden, beş arama teriminden çözebiliyor.
-
Taşınmayı düşünüp düşünmediğimizi,
-
Yeni bir cihaz alıp almayacağımızı,
-
Hangi siyasi görüşe yakın olduğumuzu,
-
Yakında hangi tür ürünlere ilgi duyacağımızı,
büyük ölçüde algoritmalar belirleyebiliyor.
Hatta bazı uzmanlar, “Uygulamalar bizi bizden daha iyi tanıyor” demeye başladı bile.
Ücretsiz Hizmet Masalı
İnternette “ücretsiz” diye bir kavram yok.
Sadece “farkında olmadan ödediğimiz” şeyler var.
Bir platform bize bedava hizmet sunuyorsa karşılığında aldığı şey belli:
Davranışlarımız, tercihlerimiz ve dikkatimizi nasıl yönlendirdiğimiz.
Bugün reklamcılık sektörü sadece “ne istediğimizi” satmıyor;
“neye ilgi duyacağımızı” da satıyor.
Yani tercihlerimiz bile bizim dışımızda şekillenmeye başlıyor.
Peki Ne Yapacağız?
Tam koruma mümkün değil, bunu kabul edelim.
Ama bilinçli olmak mümkün.
-
Her uygulamaya tüm izinleri vermek zorunda değiliz.
-
Paylaştığımız her bilginin nereye gideceğini sorgulayabiliriz.
-
Gizlilik ayarlarını bilinçli kullanabiliriz.
-
Dijital dünyada hiçbir verinin masum olmadığını hatırlayabiliriz.
En önemlisi de şu:
Dijital dünyada sahip olduğumuz konforun bir bedeli olduğunu fark etmek.
Son Söz
Bir zamanlar mahremiyet dediğimiz şey, evimizin kapısından içeri girince başlardı.
Bugün kapıyı kapatsak bile telefon açık, uygulamalar açık, hesaplar açık…
Yani biz kapattığımızı sansak da aslında hiçbir şey kapanmıyor.
Bu yüzden en azından bilmek, farkında olmak ve kontrolü tamamen teslim etmemek elimizde.
Mahremiyet, günümüzde korunması en zor ama en değerli alanlardan biri.
Ve onu kaybettiğimizi hissettiğimizde artık çok geç olabilir.


ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.