Çocuk sporunda yaşanan psikolojik sorunlar tesadüf değil.
Ortada sistematik bir problem var ve bu problem en çok maç anlarında görünür hale geliyor.
Eğitimsiz ya da yetersiz eğitim almış antrenörler, baskı altında kendilerini ele verir.
Maç sırasında verilen tepkiler, aslında antrenörün çocukla kurduğu gerçek iletişimin bir yansımasıdır.
Saha kenarında kontrolsüzce bağıran bir antrenörün, hafta içi antrenmanlarda sağlıklı bir iletişim dili kullandığını varsaymak gerçekçi değildir.
Burada sormamız gereken soru nettir:
Bu antrenörler çocuklarla nasıl konuşuyor?
Hata yapan bir çocuğa ne söylüyorlar?
Cesaret mi veriyorlar, korku mu aşılıyorlar?
Rehberlik mi ediyorlar, baskı mı kuruyorlar?
Bu soruların çoğu bugün cevapsızdır.
Çünkü çocuk sporunda iletişim dili neredeyse hiç denetlenmemektedir.
Teknik bilgi sorgulanıyor, lisans kontrol ediliyor, evrak tamamlanıyor.
Ama çocuğa nasıl hitap edildiği, hangi psikolojik ortamda çalıştığı çoğu zaman göz ardı ediliyor.
Denetim yoksa sınır da yoktur.
Sınır yoksa zarar kaçınılmazdır.
Maçlara gelen velilerin davranışları da bu tabloyu tamamlıyor.
Eğitimsiz bir antrenör baskıyı normalleştiriyorsa, bilinçsiz veli bunu daha da artırıyor.
Ortaya çıkan ortamda çocuk yalnız kalıyor.
Bu noktada mesele kişisel değil, yapısaldır.
Sorun birkaç kötü örnekten ibaret değildir.
Sistem, yanlış davranışı engelleyecek mekanizmalardan yoksundur.
O yüzden artık şu soruları yüksek sesle sormak zorundayız:
Çocuklarla çalışan antrenörler düzenli olarak eğitime tabi tutuluyor mu?
Psikolojik yeterlilikleri ölçülüyor mu?
Maç içi davranışları izleniyor mu?
Yanlış tutumlara yaptırım uygulanıyor mu?
Eğer bu sorular rahatsız ediyorsa, doğru yere dokunulmuştur.
Çünkü çocuk sporunda “idare eder” anlayışı olmaz.
Bir çocuğun ruh sağlığı telafi edilebilir bir konu değildir.
Bu yazı kimseyi hedef almak için değil, herkesin sorumluluğunu hatırlatmak için kaleme alınmıştır.
Antrenörün, yöneticinin, velinin ve bu sistemi yönetenlerin.
Bir kez daha net biçimde söyleyelim:
Bırakalım şu çocukları.
Onları bağırarak, baskılayarak, korkutarak değil;
anlayarak, dinleyerek, denetleyerek yetiştirelim.
Çocuk sporunun ciddiye alınması bir tercih değil, zorunluluktur.


ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.