Yaz denince aklıma ilk gelen şey: serinlik. Ama son günlerde Aydın’da serinlik mi kaldı? Güneş, sabahın köründe penceremden içeriye sanki “uyan da kavrul” der gibi sızıyor. Termometreler gölgede 40’ları gösteriyor ama biz ne gölgedeyiz, ne serinlikte… Asfalttan buhar yükseliyor, ağaçlar bile nefes nefese. Sokakta yürürken betona değil, sanki sacın üstüne basıyoruz.
İşte böyle zamanlarda bir tabak var ki içimizi buz gibi yapar: karpuz ve peynir.
Çocukluğumdan beri değişmeyen bir yaz klasiğidir bu… Soğuk karpuzun o şeker gibi tadı, yanına ufalanmış beyaz peynir. Buzdolabından yeni çıkmışsa hele, opf… İlk ısırıkta dudak kenarından süzülen karpuz suyu, bileğe damlayan o serinlik… Yazın hakkı tam da böyle verilir işte.
Son günlerde bu küçük serinlik anları neredeyse hayati bir ihtiyaç haline geldi. Ne klima ne vantilatör çare oluyor. Hepsi bir yere kadar. Ama kaşığa aldığın bir dilim karpuz ve yanındaki peynirle bir anlığına da olsa unutuveriyorsun sıcakları. Sanki çocukluğun yazlarına ışınlanıyorsun.
Hani balkonlara serilen hasırlar, yerde kurulan sofralar… Karpuz ortadan ikiye kesilir, büyük bir tepsiye alınırdı. Biz karpuzu kabuğundan kaşıklardık. Bizim oralarda buna “teknesiyle yemek” denir. Karpuzun en güzel yeri ise o kabuğa en yakın, açık pembe kısmıdır ya… Kaşıkla kazıya kazıya yenir, suyu çene altından süzülür, tadına da doyum olmaz.
Şimdi o anıları hatırlayınca, bu günlerin yakıcı sıcağı da çekilir gibi oluyor.
Aydın’ın güneşi başkadır. Yakan bir güneştir bu. Hem teni kavurur hem içi… Ama ne olursa olsun, bu toprakların meyvesi de sıcağın içinden çıkmış bir mucize gibidir. Karpuzun o kırmızı kalbi, işte bu yakıcı iklimin bağrından çıkar. Ve biz, sıcağına rağmen bu toprakları, bu meyveleri, bu sofraları sevmeye devam ederiz.
Yani demem o ki:
Karpuz ve peynir varsa, bu yaz da geçer.
Gölge bir köşe bulursak, bir tas da buz gibi su alırsak yanımıza, dünya bir süreliğine durur.
Çünkü sıcağın en güzel cevabı hâlâ bir tabak serinlikte gizlidir.
Afiyetle…
ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.