AyFm 100.5
Canlı Dinle
  • 18 Haziran 2025, Çarşamba

Doğanın Şifası: Bir Kavanozda Saklı Hikâye

Geçtiğimiz hafta sonu, doğayla yeniden kucaklaştığım, içimin huzurla dolduğu çok özel bir yolculuğa çıktık. Eşimle birlikte, Aydın’ın Çine ilçesine bağlı Mardan Yaylası’na… Ama bu sadece bir gezinti değildi. Aynı zamanda bir anıya can suyu verdiğimiz, toprağa emek serptiğimiz, doğayla ve geçmişle iç içe geçtiğimiz bir yolculuktu.

Nisan ayında eşim ve küçük oğlumun birlikte diktiği kiraz, elma, ceviz ve kestane fidanlarını sulamaya gittik. Oğlumun o minik elleriyle verdiği can suyunun meyvesini görmek, fidanların ne kadar büyüdüğünü görmek, insanın içine öyle bir mutluluk veriyor ki… Onun gözlerindeki parıltı, “bu ağaçları ben ektim” diyen o gururlu bakışlar… İşte o an, şehirde hiçbir anın veremeyeceği bir huzur çöktü üzerimize.

Fidanları suladıktan sonra yaylanın o serin, insanın içini ferahlatan havasında kısa bir yürüyüşe çıktık. Her adımda mis gibi kekik kokuları, kuş sesleri… Ve sonra birden karşıma çıktı o tanıdık sarı çiçekler: Sarı kantaron.

Kimi ona “binbirdelik otu” der, kimi “kılıç otu”… Ama asıl adı sarı kantaron. Yüzyıllardır şifa kaynağıdır. Yaralara iyi gelir, cildi onarır, güneş yanıklarını iyileştirir, hatta ruh haline bile dokunur. Hafif depresyon, kaygı gibi ruhsal durumlara iyi geldiği söylenir. Antiseptik özelliğiyle birçok krem ve merhemin de temelini oluşturur.

Ben yıllardır kantaron yağını evimden eksik etmem. Ama ilk kez kendi ellerimle topladığım kantaronlarla yapacak olmanın heyecanı bambaşkaydı. Oğlumla birlikte özenle topladık sarı çiçekleri. Elimizde sepetlerle, doğadan şifayı topluyorduk adeta. Ardından yaylada olmazsa olmaz pikniğimizi yaptık; ekmeğimizi, zeytinimizi, domatesimizi paylaştık serin rüzgâr eşliğinde.

Eve döndüğümüzde ilk işimiz çiçeklerimizi güzelce yıkayıp kurumaya bırakmak oldu. Sonra cam kavanozlara özenle yerleştirdik. Üzerine de kışın emekle sıktırdığımız saf zeytinyağını döktük. Güneşte bir ay bekleyecek şimdi. Her gün oğlumla birlikte balkona çıkıp bakıyoruz: “Oldu mu anne?” diyor heyecanla. O daha şifaya değil, sürece hayran. O kavanozun içindeki sadece yağ değil, bizim emeğimiz, sevgimiz, zamanımız.

Doğanın şifasıyla bu kadar yakından temas etmek, insanı sadece bedenen değil ruhen de iyileştiriyor. O yüzden kantaron yağını sadece bir bitkisel ürün olarak görmeyin. Onu topraktan, emekten, güneşten ve sabırdan oluşan bir mucize gibi düşünün.

Bir kavanoz kantaron yağı… Ama içinde yaylanın serinliği, oğlumun neşesi, doğanın eli, geçmişin sesi var.

Ve en önemlisi: Sabırla, sevgiyle, şükürle yapılan her şeyin şifa olduğuna dair en güzel örnek. 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.