AyFm 100.5

Bir yol kenarında utandım

Geçen sabah işe giderken, arabada camdan dışarıyı izliyordum. Sessizliğin içinde etrafa baktım; yol kenarlarına, tarlaların kıyısına, ağaç diplerine… Yağmur toprağa dokunmuş, çimenler yeniden filizlenmeye çalışıyordu. Ama o güzel manzaranın içinde gözüme batan tek bir şey vardı: çöpler.

Plastik şişeler, poşetler, içecek kutuları, cam şişeler… Hepsi birer utanç lekesi gibi serilmişti toprağın üzerine. Sanki doğa bize sessizce, “Ben size ne yaptım?” diye soruyordu.

O an içim sızladı. Çünkü o yol, sadece arabaların geçtiği bir yol değildi; bir ülkenin vicdanının, insanlığın doğaya bakışının aynasıydı aslında. Ve o aynada gördüğüm manzara hiç de hoş değildi.

Yağmur toprağa bereket getirmek isterken, önce çöp dağlarının üzerinden süzülüyor. Bizse hâlâ doğadan mucizeler bekliyoruz: verimli toprak, temiz hava, bol su…

Ama sormamız gereken şu: Biz doğaya saygı duyuyor muyuz ki, ondan saygı bekliyoruz?

Bir çiçeğin üstüne basarken, denize çöp atarken, piknikten kalkarken ardımızda bıraktıklarımızı düşünmeden nasıl “doğa dostu” olabiliyoruz?

Oysa doğa bizimle konuşuyor. Her kuruyan dere, her sararan yaprak, her nefes darlığı birer uyarı aslında.

“Durun!” diyor bize. “Ben tükenirsem, siz de tükenirsiniz.”

Ama biz duymuyoruz… Duymak istemiyoruz. Çünkü konforumuzun, alışkanlıklarımızın bedelini doğaya ödetmek kolayımıza geliyor.

Sonra bir gün fırtına kopuyor, seller evleri basıyor, yangınlar ormanları yutuyor. Bizse televizyon karşısında, “sadece bir anlık üzülüyoruz.

O sadece kendini savunuyor.

Belki bir gün çocuğumuzun elini tutup yürürken, o bize “Anne, neden buralar böyle kirli?” diye sorduğunda o sessiz utancı yaşayacağız.

Ve o zaman anlayacağız ki, doğa bize hiçbir şey borçlu değildi — borçlu olan bizdik.

Bir poşeti çöpe atmamayı, bir ağacı korumayı, bir çiçeği koparmamayı küçük görmeyelim. Çünkü doğa mucizelerle değil, küçük farkındalıklarla iyileşir.

Toprak, insanın elini incitmek için değil; insanın şefkatini hissetmek için var.

Belki de doğaya yapacağımız en büyük iyilik, onu “kurtarmak” değil, artık kirletmemek olacak.

Ve bir gün, yine işe giderken o aynı yoldan geçtiğimde… çöplerin yerinde yeşillikler görürüm belki.

O zaman içim biraz olsun rahatlar.

Çünkü bilirim ki, bir yerlerde biri daha doğayı sevmiş, sahip çıkmış, değer vermiştir.

Ve işte o an, sessizce gülümserim…

“Demek ki hâlâ umut var.” 

ÖNEMLİ NOT: Bu sayfalarda yayınlanan okur yorumları okuyucuların kendilerine ait görüşlerdir.